30 Ağustos 2014 Cumartesi

BİSİKLET GEZİLERİ 1

Çok uzun zamandır hayalini kurup fakat bir türlü gerçekleştiremediğim iş hayatına da atılınca mali güç kazanmam ile birlikte kendime bir bisiklet nihayet başarabildim. Arkadaşlarımın da aynı şekilde bisiklet edinmesiyle küçük bir grup olduk. Önce ufak ufak sahil yolunda Maltepe-Fenerbahçe arasında sürmeyle başlayan gezilerimizi uzun rotalara hem İstanbul içinde hem de İstanbul dışı yakın yerlere taşımak istiyoruz. Geçen hafta da bunlardan birini gerçekleştirdik.
Hafta sonu buluşma noktamız Üsküdar meydandı Maltepe’deki evimden Ayrılıkçeşmesi'ne metro ile oradan da Üsküdar’a geçip arkadaşlarla buluştuk. Sonra ilk hedefimiz olan Beykoz’a doğru pedalladık. Beykoz’a kadar iki küçük mola verdik biri Kuleli’yi biraz geçince diğeri de Kanlıca’da yoğurt molası ki Kanlıcaya her geldiğimde pudra şekerli yoğurdunu dönmeden ayrılmam. Arkadaşlarım da önceden hiç tatmışlar bu fırsat kaçmaz o zaman. Molalarımız dinlemeden çok keyif için duraksadığımız anlardı. Beykoz’a kadar iki rampa var ilki 1.köprünün altındaki geçiş ikincisi de Çubuklu taraflarında zorlayıcı bir çıkış. Beykoz’a varınca Anadolu Kavağını zorlasak mı dedik. Açıkçası yola çıkarken sadece dile getirmiştik bu fikri ama kısa sürede Beykoz’a gelince rotayı biraz daha uzatmayı ciddi anlamda düşünmeye başladık. Telefonlarımızı çıkarıp haritalara baktık, su aldığımız marketteki arkadaş da bize nasıl gitmemiz gerektiğini güzel bir şekilde anlatınca iyi madem buraya kadar geldik biraz gidelim bi başlayalım yokuşlar dik ve uzun gelirse geri döneriz dedik. Tabii ki bu lafta kalacaktı rampayı gerekirse bisikletten inerek çıkarız diye kendimize cesaret verdik. Ayrıca her dik yokuşun bir de inişi vardır bu da bizi cesaretlendirdi. Bu yüzden gidelim, sürelim diye karar aldık.
Beykoz’dan sonra hemen bizi yokuş karşıladı. Tam da öğlen vaktine denk gelince gerçekten sıcak havada yokuşları bisikletle değil yürüyerek çıkmak bile zor hale geldi. Ne zaman düz bir yol görsek bisiklete biniyoruz ufak bir yokuşta bile iniyoruz. Gezimizin, hızımızın en çok düştüğü, en çok zorlandığımız en çok mola verdiğiniz anları Beykoz’dan Anadolu Kavağına gidiş kısmı. Yuşa tepesine gelmeden yol kenarındaki meyve, çay satan bir işletmeye girip soluklanalım diyoruz. Çay ve su içerek kaybettiğimiz sıvıyı geri kazanmaya çalışıyoruz. Çay gerçekten çok lezzetli. Biraz dinlendikten sonra Yuşa tepesine geliyoruz. Daha önceden toplu taşıma ile geldiğim yolları hatırlamaya çalışıyorum az kaldı diye düşünüyorum üstelik Anadolu Kavağına inerken bir yokuş aşağı yol olmalı diye hatırlıyorum ve nitekim artık sona geldiğimizi yolun bundan sonrasının kolay geçeceğini,deniz seviyesine ineceğimizi görüyoruz. Hazırlıkları tamamlayıp yokuş aşağı kendimizi bırakıyoruz. Saatte kaç km hıza ulaştığımızı bilmiyorum ama aldığım haz anlatılmaz.
Anadolu kavağına girerken denize giren, piknik yapan insanlar bizi karşılıyor. Biraz daha sürdükten sonra meydana geliyoruz. Buraya kadar gelmişken Yoros Kalesine çıkmamız gerektiğini arkadaşlarıma söylüyorum biraz zor olacağını fakat yukarı çıktığımızda muhteşem bir manzaranın seyredilebileceğini, Karadeniz görebileceğimizi söylüyorum. Vapur iskelesindeki görevlilerle bu konuda biraz sohbet ettikten sonra Yoros Kalesine çıkmaya karar veriyoruz. Çok dik bir yokuş olduğundan yolun büyük kısmını bisikletleri taşıyarak çıkıyoruz. Asfalt yolda bitip kaldırımlı taş yollar başlayınca süspansiyonu olmayan bisikletim bozuk yolda biraz elimi ağrıtıyor. Kalenin altındaki mekânlardan birine bisikletleri bağlayıp geri kalan yolu yürüyerek çıkıyoruz.
Kalede dinleniyoruz, manzarayı izliyoruz doğa katliamını tartışıyoruz. Kaleden merkeze iniş kısa sürüyor bir yere oturup yemek yiyelim diyoruz.
Hedefimiz 16.00 motoru ile Sarıyer’ e geçmek oradan Beşiktaş’a pedallamak sonra vapurla Kadıköy ve metro ile eve geçmek.
Motor yolculuğu 10 dakika sürüyor ve Sarıyer’den sürmeye başlıyoruz. Çok daha düz ve keyifli bir yolculuk yapıyoruz. Bebek parkında biraz dinlendikten sonra Ortaköy trafiğini aşıyoruz ve Beşiktaş’ta varıp, dinleniyoruz. Vapurla karşıya geçiyoruz ve metroya giriyorum fakat metrodaki görevli bu saatte beni almayacağını söylüyor eliyle bir saat gösteriyor tam anlayamıyorum. Eyvah diyorum bu kadar yorgunluğun üstüne nasıl döneceğim eve. Kriz planı oluşturup Kozyatağına geçiyorum.
Yaklaşık 80 km bisiklet yolculuğum İstanbul’un büyük kısmını pedallayarak geçmek mutluluk verici fakat bazı vatandaşların ve araç sürücülerinin bisikletlilere ve motosikletlere karşı tutumu hiç hoş değil. Türkiye’de bisiklet kültürünü oturtmak daha uzun süre gerektirecek anlaşılan. Ayrıca yol boyunca selamlaştığımız bisikletli arkadaşlar da insana mutluluk ve güç veriyor.





26 Ağustos 2014 Salı

KAŞ



Bayram Tatilini fırsat bilip bir kez daha Kaş’a gittim. İlk kez 3 yıl önce geldiğim bu ilçeye ikinci kez gelmek için bir an bile tereddüt etmedim. Marmaris-Antalya notlarımda günlük şeklinde anlattığım Kaş’ı bu kez daha kısa bir şekilde özetlemeye çalışacağım.

Ulaşım
Kaş’a uçakla gitmek isterseniz iki alternatif var. Birisi Dalaman diğeri de Antalya havaalanları ama Dalaman daha yakındır o da 140 km civarı bir yakınlık, eğer otobüsle gideceksiniz yaklaşık 14 saati göze almanız gerekecek. Özetle ulaşım zor ama belki de ulaşım bu denli zor olduğundan bu şirin ilçe güzelliğini ve el değmemişliğini koruyor.
Nereleri Göreyim?
Uzun yolculuk saatlerini göze aldınız ve Kaş’a geldiniz. Bir Bodrum bir Çeşmeden sonra bu ilçe size küçük gelebilir. Fakat gezilecek, görülecek o kadar yer  ve yapılacak o kadar çok aktivite var ki günleriniz yetmeyecek, dönerken onu da bir dahaki sefere yaparım inşallah diyeceksiniz.
Merkez ile başlamakta kolaylık vardır. Kaş merkezde Kaş Meydanı, Atatürk Heykeli ve ara sokakları dolaşın birinden girip ötekinden çıkın, lahitleri görün tepelere tırmanın gözünüzü korkutmasın yokuşlar ağır ağır çıkmayı göze alacaksın ki manzaranın tadına varabilesin.
Antik tiyatroya gidin yürüme mesafesi ama gündüz vakti değil daha çok akşam serinliğinde gitmekte fayda var.

Neler Yapılabilir?
Kaş doğa sporlarından, uzun yürüyüşlere tekne gezilerine dair tam bir aktivite zenginliği sunuyor.
Bir gününüzü tekne turuna ayırın. Tekne turu isteğe bağlı olarak ya Kaş liman kalkışlı ya da tur programından araçlarla Üçağız köyüne gidilip oradan kalkışlı tekne turu şeklinde gerçekleşiyor.İkincisini yapmanızı tavsiye ederim. Kekova bölgesine mutlaka gidilmeli, su altında kalan antik şehir amphoralar görülmeli, Simena Kaleköy adasına çıkılmalı ve şahane manzara saatlerce izlenmeli. Hiç üşenmeden kaleye çıkın her şeyi unutacaksınız inerken de çocuklardan takı alın ve Ankh kafede ev yapımı dondurma yiyin. Muzlu, şeftalili ve fındıklı olmak üzere ben muzluyu çok beğendim.
Kekova bölgesinde dikkat ederseniz caretta caretta’ları da görebilirsiniz. Sevimli gözükseler de büyükler ve fazla yaklaşmamakta fayda var diye düşünüyorum.
Kaş Likya Yolunun içinde bulunduğundan uzun doğa yürüyüşleri yapılıyor. Siz de vaktiniz fazla ise bu yürüyüşlere rehberler ile  katılabilirsiniz.
Bir gün de jeep safari yapın. Safari programında Kaputaş plajı, Üzümlü Köyü, Saklıkent, Patara antik kenti ve plajı, Xantos antik kenti gezilip görülebiliyor. Bu programı da tavsiye ederim. Patara kumsalında ve Kaputaj plajında denize girmenin, Saklıkent kanyonunda doğa ile mücadele etmeyi, çamur banyosunda çocuklar gibi eğlenmeyi, su savaşlarında sırılsıklam ıslanmak,antik kentlerdeki yerleşimleri görmek, köy kahvesinde adaçayı içmek güzel bir gün geçirmenizi sağlar.
Ayrıca Kaş-Kalkan arası karayolu müthiş manzaralar sunuyor özellikle Kalkan’da yükseklere çıkıldıkça tüm Kalkan beldesini kuşbakışı görebiliyorsunuz.
Doğa sporları diyince Kaş önemli bir yer tutuyor. Yamaç paraşütü yapmak istiyorsanız 15-20 dakika gibi bir süre havanın koşullarına bağlı olarak genelde sabah sortileri yapıyorsunuz. Ortalama fiyatlar 200-235 TL arasında değişiyor.
Dalış için de bir tam günü ayırmakta gerekiyor. Şahane dalış rotaları sunuyor. Biz deneme fırsatı bulamadık bir dahaki sefere dediğimiz eylemlerden birisi olarak kaldı.
Kaş’ın tam karşısından yer alan Yunanistan’ın ana karaya en uzak adası Meis Yunanca adıyla Castellorizo adasına sabah 10.00 kalkışlı akşam 16.00 dönüşlü turlar yapılıyor. Küçük bir ada yerleşim çok az nüfus 500 kişi civarında. Ada insanlarının geçim kaynakları turizm, balıkçılık ve küçükbaş hayvancılık. Yeşil pasaporta vizesiz ve kapıda vize uygulaması ile ziyaret edebilirsiniz. Yine de 60 € gibi bir bedeli gözden çıkarmanız gerekecek. Senenin belli zamanında Meis ve Kaş arasında yüzme yarışları yapılıyor.

Ne Yenir ?
Kaş mutfak konusunda da çok zengin. Tüm restoranlarda bir akşam yemeği yiyebilirsiniz tabi önceden rezervasyon şartı ile. Çok fazla sayıda keşfedilmeyi bekleyen restoran var ama kolaylık olsun Süleyman Sandıkçı sokaktaki yan yana dizili restoranları deneyin. Bahçe balık, Ruhi su meyhanesi, Nereid ve Bi Lokma. 
Biz Nereid Meyhanesine balkon katına ki sadece dört masa var rezervasyonumuz iki gün öncesinden yaptırdık. Mezeleri gerçekten çok lezzetli. Ana yemek ve tatlılara dokunamadan mezelerle karnımızı doyurduk. Özellikle saganaki peynir şiddetle tavsiye edilir. Sanki tarçın koyuyorlar peynire gibi geldi damak tadımıza. Tüm mezeler, servis ve manzara güzelliklerle birleşince kişide unutulmaz duygular ve anlar bırakıyor.
Merkezde Maraş dondurma dedikleri dondurmacılardan tadın. Karadut ve damla sakızı benim favorimdi. Neredeyse her gün yedik.
Küçükçakıl plajındaki Derya Beach&Restaurant da lezzetli pizzaları mutlaka yiyin. Alkol menüsü de zengin Lyncburg&Nar kokteylini de tadın.

Plajlar
Genelde yürüme mesafesindeki Küçükçakıl plajı en çok rağbet edileni Büyükçakıl plajına minibüs, limanağzı delos beach tekne ile Akçagerme ve Kaputaş plajında da minibüs ile ulaşabilirsiniz. Limanağzı ve Büyükçakıl bir dahaki sefere dediğim plajlar oldu.
Kamp alanları da bulunuyor. Kaş kamping, Can Mocamp bunlardan önde gelenleri ve gitmeden evvel bu kamp alanlarını da aramak gerekebiliyor.

Gece Hayatı
Kaş’ta gece hayatı bir Çeşme bir Bodrum gibi sabahlara kadar süren abartılı gösterilerin yapıldığı, insanların birbirlerine gözükmek için çaba sarfettiği gibi değil daha ziyade mütevazı ve sakin ve huzurlu. Dejavu Bar, Mavi Bar, Hideway, No 11 gibi mekânlar en çok bilinenleri. Yine ara sokakları gezerken Terzi Sokak’a girin ve yan yana değişik türdeki barları görün. Canlı müzik yapılan jazz bar bile bulabilirsiniz. Genelde insanlar Mavi Bar’ın karşısındaki kaldırımlara oturarak içkilerini de yudumluyorlar. Bu dar sokakta istediğiniz tarza uygun mekân bulup gecenizi şenlendirebilirsiniz.