Datça, Türkiye’de
gitmediğim sayılı güney ve ege tatil bölgelerinden birisiydi ve nihayet bu
arzum ve amacıma mayıs ayında ulaştım. Bu gezi için arkadaşımı da ikna ettikten
sonra biletleri de aldım ve arzumuzu gerçekleştirmek için yola koyulduk.
Giderken bileti Bodrum Milas havaalanından almıştım hedefimiz feribot ile Datça’ya
geçmekti. Maalesef evdeki hesap çarşıya uymadı. Uzun bir kara yolculuğundan
sonra Datça’ya ulaşabildik. İlk izlenim olarak ilçe merkezini yakınlarındaki
bir Bodrum ve Marmaris ile karşılaştırınca çok küçük ve gelişmemiş olarak
gözümüze çarptı. Bunun nedenlerini sorguladığımızda ve yerleşik Datça halkına
sorduğumuzda Datça’ya ulaşımın zor olması ve tabiri caizse kuytuda kalması
cevabını aldık. Gerçi son yıllarda burası da hareketlenmiş. Özellikle
yollarının yapılması, ulaşımı kolaylaştırmış. Halkın bazısı bu durumdan mutlu
olurken bazıları da şikâyetçi olmaya başlamış. Evleri değer kazanırken, olumsuz
gelişmeler, kalabalıklaşma gibi problemler de ortaya çıkmış.
Datça’da
biz 4 gün geçirdik ve ilçe merkezi küçük olduğundan istediğimiz koylara gitmek
içinde araba kiraladık. Kendi aracınız yoksa koylara minibüsler var ancak
sezonla ilgili olarak ya sefer saatlerinin arası çok açık oluyor ya da bazı
koylara ulaşım yok.
Datça’ya
Ulaşım
Datça’ya
yazın Bodrum’dan feribotlarla ile kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Sezon dışında ise
feribot imkânı olmadığından Havayolu ile gidiliyorsa iki alternatif var. Ancak
yazacağım ikincisi çok daha kısa ve ekonomik.
İlki Milas
havaalanına gelip oradan Muğla merkeze gitmek (17,5 TL) ve Datça aracını yakalamak.
Datça Kop 24 TL’ye hizmet sağlıyor. Giderken bu rotayı izledik.
İkinci
alternatif ise dönüşte kullandığımız, Dalaman havaalanına gelip oradan Marmaris
merkezine gitmek (15 TL) ve Datça minibüsleriyle (15 TL) devam etmek. İkincisi
daha hızlı ve tavsiye ettiğim.
Nereleri Gezebiliriz
İşe yarar bir harita |
İlk gün ilçe merkezinde gezip ertesi gün
için araç kiraladık ve diğer günlerin planlarını yaptık.
Datça’nın
bahsettiğim gibi fazla sayıda koyları var ve bu koylar gerçekten çok güzel.
Kendi aracınız ile yolculuk ediyorsanız istediğiniz yerde durup fotoğraf
çekebilir, denizin tadını çıkarabilirsiniz.
İkinci Gün Mesudiye köyünden geçip Ovabükü’ne
indik. Sonra geri gelip Hayıtbükü ve Kızılbük koylarında denize girdik.
Kızılbük koyunda bir tesis bulunuyor.
Bir sonraki
durak Palamutbükü. Burası Datça’nın en büyük ve uzun koyu. Pansiyonlar ve
restoranlar koy boyunca uzanıyor.
Palamutbükünden
sonra Knidos’a varıyoruz. Antik kent gezilebilir ve gün batımını en güzel
buradan izleyebilirsiniz. Konum itibariyle şaşırtıcı bir yerde kurulmuş olan antik
kent bize biraz dağınık ve harabe olarak gözüktü.
Knidos’tan
sonra Eski Datça’ya varıyoruz ama hava karardığından Eski Datça gezimizi yarına
erteleyip merkeze dönüyoruz.
Üçüncü Gün Datça’nın doğusuna gidiyoruz. İlk
durağımız Gebekum Koyu. Koyda Perili Köşk adında tesis bulunmakta. Aynı zamanda
rüzgâr bu koyda güçlü olduğundan bir de sörf merkezi var. Ayrıca bu koyda küçük
bir adada var ve denizden yürüyerek adaya gidiliyor
Daha sonra
Aktur tatil köyü ve koyuna gidiyoruz. Kimsecikler daha gelmemiş. Bomboş iki
tane çok güzel koy masmaviliği ile bizi karşılıyor. Aynı zamanda Aktur büyük
bir ormanın içinde kurulmuş ve ağaçlardan gökyüzünü görmek imkânsızlaşıyor. Bir
yanda Orman bir yanda masmavi deniz..
Akturdan
sonra Karaincir Köyüne geliyoruz. Köy gibi olsa da daha çok ufak yazlık
evlerinden oluşuyor. Buranın koyu diğer koylardan farklı çünkü taş yerine
kumdan oluşuyor ve denizi de diğer koylar gibi birden derinleşmiyor. Boyunuza
ulaşabilmeniz için deniz içinde uzun mesafe yürümek gerekiyor. Git git
derinleşmiyor derler ya aynen öyle.
Dönüşte
Datça Vineyard’a uğruyoruz. Şaraplarımızı tadıp, beğendiklerimizi satın
aldıktan sonra Melih Bey ile sohbet ediyoruz. Kendisi hoş sohbet ve bilgili bir
beyefendi dönerken yol üstünde Olive Farm’a uğruyoruz. İstanbul’da bir mağaza açmışlar.
Zeytinle ilgili ve diğer başka ev eşyalarını bulabileceğiniz bir işletme.
Dönüşte
merkeze çok yakın olan Kargı Koyuna gidiyoruz. Güneşi burada batırıp merkeze
dönüyoruz. Kargı Koyuda merkeze çok yakın üstelik deniz burada çok berrak.
Taşlardan girişte ve çıkışta biraz kayma problemi yaşayabiliyorsunuz.
Dördüncü Gün arabayı teslim edip merkezdeki
taşlık plajına gidiyoruz. Hemen limanının yanında yer almasına rağmen deniz çok
temiz ve güzel. Üstelik sıcak suyuyla hastalıklara şifa olduğu söylenen Ilıca gölü
de hemen arkamızda burada göle girmeye pek sıcak bakmasak da giren gençler
görüyoruz.
Nerelerde
Yedik
Zekeriya Sofrası, Datça ilçe merkezinde her
vakit ev yemeklerini tadabilirsiniz. Bizim en çok gittiğimiz işletme burası
oldu. Bir tek Damat Tatlısı hayal ettiğim kadar güzel değildi. Etli Ana
yemekler 10 TL den başlıyor.
Cafeinn, burada yemek yemedik ama iki
akşam üst üste tatlı yemeğe gittik. Şahane Brownie-kek yapıyorlar. Yanında sade
dondurma servis ediliyor. Servis ve ilgi bizi memnun etti. Tatlı fiyatları 9-10
TL.
Sarıhoş restoran, Palamutbükünde denizden
çıktıktan sonra öğle yemeğini değerlendirdiğimiz mekân. Ahtapot salatası,
bademli levrek, kalamar, salata her şey çok lezizdi. Badem meşhur olduğu için
Datça’da hemen hemen her yemekte badem kullanılıyor. Fiyatları 20-22 TL
aralığında değişiyor.
Organik
ürünler satan dükkânlardan bal, zeytin ve badem alabilirsiniz. Bir tatlı sever
olarak Badem ezmesini yedim fakat Edirne’deki badem ezmesi kadar güzel değildi
diyebilirim.
Cafeinn tatlıları |
Nerede
Kaldık
Konaklama
işini son dakikaya bıraktık ve şansımız yine yaver gitti. Datça merkezde Uğurlu
apartta 4 günlük konaklamamız boyunca çok rahat ettik. Apart otel sahipleri Kübra Abla, eşi, kızı
çok tatlı ve misafirperver insanlar. Bizleri sanki evlerinde konuk etmiş gibi
yakın ve sıcak ağırladılar. Kendi evlerinde kahvaltıya bile davet ettiler. İsterdik
ki Kübra Ablanın sahilde işlettiği restoranda leziz yemeklerini tadabilelim
fakat sezon başlamadığı için açılışını yapmamışlar.
Datça,
sakin bir tatil doğa ile baş başa ve sessizlik arayanlar için güzel bir belde.
Gece hayatı yaşamak isteyenler ise yönlerini başka beldelere çevirsinler. Deniz
kenarında lezzetli, güzel yemekler yemek, tertemiz ve soğuk koylarında denizin
ve güneşin tadını çıkarmak isteyenler, mis gibi oksijen dolu havasını solumak
isteyenlerse dosdoğru Datça’ya rotalarını çevirsinler. Heredot’un Bozcaada için
söylediğinin benzerini Strabon da Datça için söylemiş. ” Tanrı
yarattığı kulun uzun ömürlü olasını istiyorsa Datça Yarımadasına bırakır”