10 Aralık 2016 Cumartesi

Mayıs Güneşi Stockholm

Kuzey Avrupa’da Helsinki, Tallinn ve Kopenhag’dan sonra hep övgülerini duyduğum ve ziyaret için fırsat kovaladığım İsveç’in başkenti aynı zamanda İskandinavya’nın da başkenti, Kuzeyin Venedik’i diye tanımlanan Stockholm’e 6 ay öncesinden biletlerimizi çok uygun fiyata aldık. Aralık ayında aldığımız biletlerle Mayıs ayında hava biraz da ısınır ümidini taşıyorduk. Gittiğimizde beklediğimizden çok daha iyi hatta şahane bir hava ile karşılaştık. Güneşli hatta gündüzleri kısa kollu tişörtlerle gezdik bile diyebilirim.
Kalabalık bir şehir olmasa da yoğun diyebilirim. Hafta sonunun etkisi önemli olabilir ama genelde sokaklar kalabalıktı.Stockholm’de toplam nüfus 2 milyonu buluyor. Kadın nüfus erkeğe oranla daha fazla. Bunun kanıtını sokaklarda görebiliyorsunuz.
            
          Ulaşım
Türkiye’den direkt uçuşlar mümkün ve 3 saat 20 dakika sürüyor. Havaalanından şehre ulaşmak da gayet kolay. Arlanda Express bunlardan bir tanesi. Biz flygbussarna[1] otobüslerini tercih ettik. Biletimizi gişeden kredi kartı ile 119 Sek ‘e aldık. Para birimine daha sonra geleceğim. 45-50 dakika süren yolculuk ile şehrin merkez istasyonuna ulaşıyorsunuz. Şehir içinde otobüs, tramvay ve metro kullanabilirsiniz. Ancak yürüyerek veya bisiklet kiralayarak da şehri gezmek kolaydır. Şehir içindeki kanallar üstünde hem gezi yapabilir hem de ulaşım. Örnek olarak Djurgarden adasından Slussen Merkeze feribot ile ulaşım sağladık.

Hava Durumu
Beklediğimizden çok daha güneşli bir hava bizi karşıladı. Tüm gezimiz boyunca güneş bizden kaçmadı. Kısa kollu tişört ile dolaştık. Akşamları biraz serinledi hava o kadarı da normal diyelim. Genelde mayıs ayında böyle hava pek mümkün olmuyormuş. Kendimizi şanslı gördük.
Ziyaret için en ideal ay Ağustos. Stabil devam eden güneşli günler ve uzun gün süreleri ziyareti mükemmel kılıyor. Bisiklet kiraladığımız yerdeki satıcıyla sohbet ettiğimiz de o da şanslı olduğumuzu ve Ağustos ayının güzelliğine vurgu yaptı.
Beyaz geceler burada da yaşanıyor. Bizim ziyaretimiz de bile güneş battıktan sonraki aydınlık saat 23’e kadar devam ediyor, gece 02.00 de bile tan yeri aydınlık.
Kışları ise soğuk elbette. Kar yağışı görülüyor. Ancak Gulf Stream akıntısı sayesinde daha ılıman bir iklime sahiplermiş. Tabii gün süreleri de kısa oluyor.
Parklar ve yeşil alanlardan ötürü Avrupa’daki en temiz hava burada ölçülüyormuş. Temiz havası ve kaynakları ile gurur duyan bir memleket burası.

Gezilecek Yerler
Stockholm gezilecek birçok alternatif nokta sunuyor. Biz müzelerden ve saraylardan ziyade doğal alanları tercih ettik. Hostelimiz Old Town’da çok merkezi bir sokakta olduğundan her yere yakındık. Sokak isimleri Gatan” ile bitiyor. Adacıklardan oluşan şehri kafanızda bölerek kendinize rota yapabilirsiniz. Turist infolar da çok yardımcı oluyor. Haritalar ve şehir rehberleri sayesinde her nokta detaylıca anlatılmış.
Gamla Stan, otelimizin olduğu tarihi eski şehir. Daracık sokaklar, rengârenk eski binalar, kafeler, barlar ile güzel bir başlangıç noktası. Vasterlanggatan ve Österlanggatan caddeleri iki paralel caddede bolca vakit geçirebilirsiniz.
Djurgarden Adası, harika bir gün geçirebilirsiniz. Skansen parkında doğal ortamındaki hayvanlarla oynayarak, Gröna Lund eğlence parkında heyecan ve keyif dolu oyuncaklara binerek, Vasa Müzesinde batık İsveç gemisinde tarihe yolculuk ederek, Abba Müzesinde tasarım örneklerini inceleyerek ve müziği dinleyerek, Nordic Müzesinde kültür ve tarihe yönelerek, yorulduğunuzda ise Djurgarden çimlerinde piknik yaparak güneşlenebilir, dinlenebilirsiniz. Hafta sonları da çok hareketli oluyor.Benim bir şehir yaşantısından hayalini kurduğum yerlerden en güzel örneği..
Avrupa’da yaygın olan bisiklet kültürünün gelişmiş olduğu Stockholm’de bisiklet kiralayarak tüm gün şehri gezebilirsiniz. Üstelik bisiklet yolları neredeyse her yerde ve çok güvenli. Biz kiraladık, mutlaka tavsiye ederim.
Kanal turu yapabilir, yakın adaları günlük gezilerle keşfedebilirsiniz.
Ostermalm ve Sodermalm bölgelerini gezebilirsiniz. Gece hayatının hareketli olduğu noktalarda buradadır. Mekânlara girişte 200 sek ücret ödemek zorunda kalabilirsiniz. Biz Berns ve Sturecompagniet gece kulüplerine gittik. Mutlaka gitmenizi tavsiye ederim.
Skepsholmen adasını gezebilir, piknik yapabilirsiniz.

Para-Ekonomi
İsveç, Avrupa birliği ülkesi olmasına karşın para birimleri SEK. 1 İsveç kronu 0,107 Euro yapıyor.100 sek 10,75 Euro yapıyor. Bize elbette fiyatlar pahalı geliyor. Ancak İsveç’teki asgari ücreti hesaplayınca öyle çok daha yüksek gelmemeye başlıyor. Büfelerden 75 sek karşılığında bir şeyler yiyebilirsiniz. 54 SEK bira içebilirsiniz.
İçki fiyatları pahalı ve satışı da kontrol altında. Marketlerde %3,5 oranın üstünde alkollü içki bulmak mümkün değil. %0,5 alkol oranlı şarabı görünce çok şaşırdım. Daha fazlası için Systembolaget adındaki devlet kontrolünde yüksek alkollü ürünlerin satışının yapıldığı mağazaları bulmak gerekiyor. Belirli bir saatten sonra bu mağazalarda kapanınca alkol almak için sadece barlara gitmek gerekiyor.
Helsinki’de musluk suyuna yaptıkları yorumunun aynısını burada duyduk. Musluk suyunu bolca için. Çok da lezzetli.
Ekonomisi ve kişi başına düşen gelir çok yüksek bu da refah seviyesini yükseltiyor. Bunun olumsuz yansımasını biz gezginler ve turistler pahalı fiyatlarda görüyoruz. Sanayi merkezleri kent dışında yer alıyor. IBM, Electrolux, Erikson, H&M dünya çapında bilinen büyük İsveç şirketleri.

Nerelerde Yedik
İsveç yemek kültürü çok gelişmiş değil. Amerikan kültürünün etkilerini tattık. Bolca hamburger yedik. İsveç köftesini yemedik. Aynısını Türkiye'deki ikealarda bulabiliriz diye düşündük.

Gece Hayatı
Havanın güzel olmasından dolayı mıdır bilmiyoruz ama gece hayatında şansımız yolunda gitti. Özellikle cumartesi gecesi sabah 4 e kadar sokaklar tıklım tıklımdı. Bondegatan, Stureplan mevkisinde gece kulüpleri var. Biz Berns ve Sturecompagniet bar, gece kulüplerini denedik. Giriş ücreti var ve 200 sek ödemek durumundasınız. Müzik kalitesini çok beğenmesek de gayet kaliteli, eğlenebileceğiniz bir ortam sunuyorlar.
İsveç, evet Türkiye’de parasının kazanan bizler için çok pahalı olabilir bu yüzden seyahat noktaları arasında yer de almayabilir ancak mutlaka gidip görülmesi gerekiyor. Kuzey insanın nasıl yaşadığını, saygıyı, estetizmi, refahı, soğuğunu, kuzey güneşini, coğrafyasını, güzel fizikli insanlarını, bisiklet kültürünü görmek yaşamak için rotayı çevirmenizi tavsiye ederim.










[1] https://www.flygbussarna.se/en

6 Aralık 2016 Salı

SEN NE GÜZEL BULURSUN GEZSEN İSVİÇRE'Yİ

Ucuz uçak biletini ararken daha önce aklımızda seyahat planı olmayan bir şehre ancak doğasını hep merak ettiğim İsviçre’nin Cenevre’ye uçak bileti aldık. 1,5 gün Cenevre, 1 gün Lozan ve 1 günde Fransız kasabası Annecy’i kapsayan 4 günlük bir gezi ile yakın yerlerin de seyahat planlamalarını yaptık. Programımız Perşembe gidiş Pazar öğleden sonra dönüş.
Cenevre şehrini gezmek için 2 gün yeterli olacaktır. Ancak yakınlardaki şehirleri de hesaba katarsanız 4 günlük bir gezi idealdir.
Gezimizin ilk durağı ile başlayalım. Cenevre, İsviçre’nin Fransızca konuşulan bölgesinde kalan fazla sayıda banka, sigorta ve expat çalışana ev sahipliği yapan aynı zamanda dünyanın sayılı üniversiteleri ile binlerce uluslararası öğrenciye eğitim olanağı sağlayan huzur dolu sakin bir şehir. Şehir sarmalayan Cenevre Gölü de öyle berrak öyle mavi sarmalıyor ki şehri insan büyüleniyor.

Cenevre Gezilecek Yerler
Cenevre’de gezilecek yerlerin hemen hepsi birbirine yürüme mesafesi olduğu için toplu taşımaya gerek kalmıyor. Bir bisiklet bulabilirseniz çok daha rahat edersiniz. Bizim kartımız olduğu için tramvay ve otobüs ile şöyle bir şehri görelim dedik.
Jet D’eau, Cenevre’nin sembolü desek yalan sayılmaz. Uçakla gelirken bile görebiliyorsunuz.  Suyun yüksekliği 140 metreye kadar çıkıyor. Günün belli saatlerinde, yılın belli sezonlarında çalıştırılıyor.  Önünde, arkasında mutlaka fotoğraf çektirilir.
The Place des Nations UNOG, Birleşmiş milletler sarayı. Önündeki meydanda bir ayağı kırık bir dev sandalye ve sergiler oluyor. Cenevre, 160'dan fazla uluslararası organizasyona ev sahipliği yapıyor. Kızıl Haç ve Unicef binaları da bunlardan en ünlüsü.
Parc de Bastion, burası çok güzel bir park. Son günümüzün sabahında büyük satranç masasında oynadığımız oyundan çok keyif almıştım. Üniversite’de hemen burada. Reform Duvarı da yine bu parkın içinde yer alıyor. Hava güzelse piknik yapmaya bile gelinir.
Place Bourg du Four, Eski şehir bölgesinde daracık sokaklarda dolaşırken şirin bir meydana çıkıyorsunuz. Kafe ve restoranlarda soluklanıp hele de güneş varsa öğlen güneşini gören masalardan birisini kapın.
St. Pierre Katedrali, kulesine biz çıkmadık, belki güzel bir manzarası vardır ama değer mi emin olamadık. Dışarıdan görkemini şöyle bir izleyin.
Parc Mon Repos, tamamen tesadüfen bulduğumuz süpür huzurlu ve manzaralı bir park. Çiçeklerin güzelliğin üstünde göl ve dağ manzaraları bizi büyüledi.
Bains des Paquis, göl kenarında gençlerin sosyalleştiği, ortasında havuz kaplıca hamam tarzı ıslak alan işletmelerin olduğu bir iskele şeklinde bölge. Sonuna kadar yürüyün ve taşlara oturup tertemiz havayı soluyun.
Eski şehir bölgesini gezin, göl kenarında uzun yürüyüşlere çıkın çok fazla sayıda spor yapan insan göreceksiniz özellikle koşan.

Ulaşım
Otelden aldığımız kart ile tüm şehir içi ulaşımını ücretsiz yaptık. En son gün havaalanı için sadece bir otobüs kullanmak durumunda kaldık. Numaralar çok basit, havaalanı şehir merkezine yakın fakat otobüs biraz dolaşıyor.
Şehir içinde sarı renkli sandal gibi motorlara mutlaka binin. Üstelik otelden aldığınız ulaşım kartları bu araçlarda da geçiyor. Botların adı Mousette diye geçiyor. Böylece Cenevre gölünde ücretsiz sandal gezisi yapmış olursunuz.

Konaklama
Belki de en sıkıntılı kısım burası. Az sayıda hostel var, biz iki tane bulabildik fakat önceden rezervasyon yapmak gerekiyor yoksa yer yok.  Couchsurfingden de kimseye ulaşamayınca mecburen Hotel St-Gervais adında mütevazi ortak banyosu olan bir otelde 3 gece konakladık. [1] Hostel fiyatları da yüksek gelecektir.
Otelimizin en güzel yanı konumu ve sağladığı ücretsiz ulaşım kart idi. Tren garının hemen yanında olması, gezilecek yerlere yürüme mesafesi ve tabii sabah kahvaltısındaki kruvasanlardı.

Para-Ekonomi
İsviçre dedikleri kadar da varmış. Refah seviyesinin yüksek oluşu ile gördük ki gerçekten çok pahalı ve neredeyse her şey pahalı. Para birimi Frank (CHF), TL olarak karşılığı 2,9 ile 3,1 arasında dalgalanıyor. Hayat standartlarına dair bir ipucu şu linkte görebilirsiniz. [2]Pahalı olmayan bir restoranda bile yemekler 25 frank olabiliyor.
Para çevirme işine girmektense Türkiye’den turistik bir yerdeki herhangi bir döviz bürosundan frank alıp gitmek daha mantıklı. Hatta İsviçre’ye seyahat planlıyorsanız Frank’ın değerini kontrol edip düştüğü vakit alım yaparsanız kur farkından kazanmış olursunuz.

Nerelerde Yedik
Dünyanın en pahalı ülkelerinden birinin en pahalı şehirlerinden birinde ekonomik ne yiyeceksiniz. Yemek konusunda gerçekten çok zorlandık. 2 akşam yemeği MC Donalds, bir gece akşam yemeğini de Migros’dan yedik. 2 kişilik MC menüsü 50 TL tutarında. Migros’da bile soğuk yemekler 16-17 TL. En büyük şoku ise Vapiano adlı pizza restoranına girdiğimizde yaşadık. Bir pizza 50 TL.
Lozan’da aynı problem söz konusu. Burger King bile pahalı gelirken bir çorba ile öğlen yemeğimizi geçiştirdik.
Annecy de ise fiyatlar daha insaflıydı, marketten alışverişimizi yapıp çimlere oturup muhteşem manzaralara karşı karnımızı doyurduk.
Manor adı verilen avm gibi marketlerden güzel ürünler alın. Biz çikolata sevdiğimiz için büyük paralar ödedik.

ANNECY
Küçük bir Fransız kasabası muhteşem bir doğa.. Nereye benziyor desem Belki Brugge ama tam olarak da öyle değil. Büyük bir göl, tepesi karlı Mont Blanc dağları arkada uzanıyor, daracık sokaklarda şatoya benzeyen estetik evler.
Cenevre-Annecy arası ulaşımı gidiş dönüş 23,5 CHF karşılığında sağladık. Otobüs yaklaşık 2 buçuk saat sürüyor ve yol boyunca harika manzaralar size eşlik ediyor. Aynı rotanın tren ile olanı da var. Fakat fiyatları çok daha yüksek. Otobüs hemen merkezden, gölün kenarından kalkıyor.
Göl kenarında uzun uzun yürüyün bir sağa bir sola, harika manzaralar göreceksiniz. Şansımıza güneşli hava denk geldi. İnsanların bir kısmı çocukları ile çimlerde, parklarda hayvanları ile piknik yaparken bir kısmı da su sporları ile doğanın tadını çıkarıyordu. Biz de öyle yaptık, öğlen yemeğimizi çimlerde yedik. Bir tane alışverişi göreceksiniz, oraya girip ne ihtiyacınız varsa alabilirsiniz.
Suyun içeri girdiği kısımlarda da restoran ve kafeler cıvıl cıvıldı. Ara sokaklarda kaybolun, kiliselere girin bakın. Günübirlik gezi için ideal bu şehre gelmeye üşenmeyin.

LOZAN
Cenevre’ye kadar gitmişken mutlaka zaman ayrılması gereken yerlerden biri de Lozan şehridir. Üstelik Türk vatandaşları için de bu şehir başka bir anlam taşır.
Biz nasıl ulaştık? Alternatifler bulunuyor, tren bunlardan biri, gidip fiyat sorduğumuzda ise gerçekten şok olduk. Bu kadar kısa mesafe için istenen rakam bir an bizi Lozan’a gitmekten caydırsa da sonra mutlaka gitmemiz gerektiğini birbirimize söyledik. Bir başka alternatif de kaldığımız otelin resepsiyonundaki hanımefendiden öğrendik. Blablacar ile ulaşmanın mümkün olduğunu söyleyince telefonumuza hemen uygulamayı kurduk ve iki kişi ile kontak kurduk. Bir tane kızdan geri dönüş alınca üniversiteyi buluşma yeri olarak seçtik. Fiyat da bizim için süperdi. Ertesi gün kantinde biraz bekledikten sonra kendisi ile buluştuk. Başka bir arkadaş daha vardı. Araba’da şoförümüz Perulu, önde Slovak kız arkada biz Lozan’a yola koyulduk. Blablacar, cebimizi deldirmekten kurtardı diyebiliriz. Dönüşte de tren ile yolculuk etmeye karar verdik.
Lozan nasıl bir şehir diye kendime sorduğumda yağmurlu ve kapalı bir havada gezmiş olduğumuz için pek ısınamadığım şehir olarak yorumlarım. Üstelik genelde şehirlerde yer yön duygumu çok zorlanmadan sağlayabilirim ancak Lozan’ın şehir yapısı benim kafamı biraz karıştırdı. İki katlı bol yokuşlu enteresan bir planlaması var. Sağımı solumu karıştırdığım zamanlar oldu. Şehrin içinde asansör var kat değiştirmeniz için. Bol yokuşlu olduğundan yürüyerek gezmesi de bir hayli zor.
Mutlaka Olimpik Müzeye gidin. Müzecilik hakkında görüşleriniz gelişecektir. Ben müzeyi konum olarak Emirgandaki Sabancı müzesine benzettim. Hafif tepenin üstünde geniş bir bahçe ve göl manzarası.
Genel olarak İsviçre’yi çok beğendiğimi söyleyebilirim. Harika doğası, insanların yaşam biçimi ve saygı kültürü yaşamak için tercih edilecek ülkelerin başında geliyor. Uçakta dönerken yakın zamanda mutlaka yine bir gezi planlayacağımı kendime söyledim. Frank düştüğü vakit güzel bir gezi organize edeceğim.





[1] http://stgervais-geneva.ch/
[2] http://www.numbeo.com/cost-of-living/city_result.jsp?country=Switzerland&city=Geneva