15 Aralık 2013 Pazar


Mahmut Fazıl Çoşkun’un Uzak İhtimal (2009) filminden sonra ikinci filmi olan Yozgat Blues, alışveriş merkezinin zemin katında Fransızca şarkılar söyleyerek eş zamanda belediyenin kursunda müzik kursu veren Yavuz’un (Ercan Kesal ) ve onunla müzik kursu aracılığıyla bağ kuran Neşenin kesişen hikâyesini anlatıyor.

Yavuz ve Neşe şehirdeki yaşantılarından vazgeçerler ve Yozgat’a gidip orada Delila adlı gazinoda sahne almaya başlarlar. İkili bu süreç zarfında bir otel odasını paylaşırken Yozgat'da bir kadın kuaförü açma ve evlenme hayalleri kuran Sabri ve yerel radyo kanallarına program sunan, belediyede şiir dinletileri gerçekleştirilen ve insanı-kâmil adını verdiği “otobiyografik” romanını yazan Kamil ile tanışırlar.
Yozgat Blues için ne tam bir mizah ne de dram filmi denilebilir. Filmde yer alan ince espriler mizah yanını güçlendirirken geneline hâkim olan melankoli ve hüzün havası da dram yönünü güçlendiriyor. Esasen daha çok Yavuz’un ağırlıklı ruhsal betimlemelerini hedefliyor.

Filmin adı Yozgat Blues ama filmde kelimenin anlamıyla ne Yozgat ne de blues (müzik türü) görülebiliyor. Buna rağmen Blues ‘un kelime anlamı olan hüzün filmin geneline yayılmış. Yönetmenin kamera kullanımı da biraz sıkıntılı gerçekleşiyor. Bir izleyici olarak odaklanma sorunu yaşadım. Özellikle bize Yozgat'ın geniş planda gösterilmesini isterdim. Film boyunca Yozgat’ın coğrafyasına, taşra manzarasına dair çok ufak görüntü görebiliyoruz. Yönetmen bu durumu şu şekilde açıklıyor: “ Yozgat’ı bu kadar göstermek başından beri bilinçli bir tercihti. Böylece karakterlere ve onların bize hissettirdiklerine odaklanabilirdik. Otantik taşra manzaraları kullanmayı hiç istemedim dolayısıyla mümkün olduğunca bu tür resimlerden ve mizansenlerden kaçındım”.[1] Sonlardaki iki sahne dışında tüm dış mekânlar pasaj içlerinde çekilmiş. Aynı şekilde Yavuz ve Neşe sahneyi çıktıklarında ne kadar seyirci olduğunu göremeyişimiz, Yavuz’un yüzünün flu görünmesi yönetmenin vermek istediği mesajla da ilişki olabilir.

Türk sinemasının genelinde gördüğümüz taşrayı bir zindan olarak gören, zincirlerini kırıp büyük şehirlere gitmenin hayalin kuran ve büyük şehirde tutunamayan insanların hikâyelerini anlatan filmlerden farklı olarak Yozgat Blues şehirden gelen bir şehirlinin taşrada yolunu kaybetmesi, tutunamaması ve ayak uyduramama durumunu anlatıyor. Bunu yaparken aslında şehirde yaşayan birçok insanın bilmediği taşrada insanların nasıl yaşadığını ve birbirleriyle kurdukları ilişkiyi göstermeye çalışıyor.. Yavuz tam bir şehirli olduğu için tutunamayan oluyor. Neşe ise bu duruma daha kolay ayak uydurabiliyor, Kamil’e sanatsal aktivitelerinde eşlik ederken, Sabri’ye kuaför dükkânı için yardım edip onunla evlenme kararı alıyor. Fransızca şarkıya geri vokal yaparak başlayan kariyerine türkü söyleyerek devam ediyor. Film boyunca Yavuzun söylediği tek şarkı Joe Dassin’in 'L’été Indien' parçasını ise özellikle seçildiğini yönetmen şöyle açıklıyor: “ Özellikle kitsch bir şarkı olsun istediğim doğru. Şarkının duygusu ve sözleri bana Yavuz’un şarkısı olur dedirtti. Yavuz sanki hayali bir sevgiliye söylüyor şarkıyı. Pastırma yazı da zaten tam olarak Yavuz’un durumuna işaret ediyor; yaşlılığa geçerken son küçük bir macera. Hatta filmin adını da bir ara ‘Pastırma Yazı’ olarak değiştirmeyi düşündük ama sonra vazgeçtik.”[2]

Sonuç olarak Yozgat Blues bir şehirlinin taşraya ayak uyduramamasını ve yaşadığı ruhsal gelişimi ve taşra insanlarını olduğu gibi, eleştirmeden, yargılamadan göstermeye çalışan ve mizaha yer yer başvuran samimi bir film.


[1] Mahmut Fazıl Çoşkun Anlatıyor, Altyazı, sayı 134, Aralık 2013 sf.27
[2] Mahmut Fazıl Çoşkun Anlatıyor, Altyazı, sayı 134, Aralık 2013 sf.27

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder