1 Haziran 2015 Pazartesi

Kopenhag-Copenhagen

Nyhavn
Hayatında ilk defa vizesi olan bir insanın açgözlülüğü ile her yere bilet bakmaya başlamıştım. İş saatlerine en uygun zamanlı bileti ararken karşıma indirimli kampanya biletleri çıktı. Başka şehirlere de baktıktan sonra en uygun gün ve saatlerin Kopenhag’a olduğunu fark edince bilet almak için hazırlanmaya başladım. Üstelik yakın akrabalarım da orada yaşıyorken onlara güzel bir sürpriz yapmak çok hoş olurdu. Arkadaşımı da ikna ettikten sonra kısmet oldu ve 2 ay öncesinden aldığımız biletlerle Mayıs 22-25 arası Kopenhag gezimizi gerçekleştirdik.
Öncelikle gitmeden evvel havanın güzel olması, doğadan yana bir aksilik yaşanmaması için dua ettim. Malum Kopenhag da diğer kuzey Avrupa ülkeleri gibi gri, yağmurlu ve soğuk havasıyla biliniyor. İstanbul’da mevsim yaza dönmeye başlamışken yanıma ince bir kazak, polar ve ince bir mont aldım. Gezinin ilk gününde iyi ki de bunları çantaya koymuşum dedim.
Açıkçası bu gezide diğer gezilerimdeki gibi saatlerce yürümedik. Akrabalarımız sağ olsun bizleri çok iyi karşıladı, ağırladı ve yolcu ettiler. Üstelik şansımız yaver gitti ki rastgele seçip aldığımız tarihler Kopenhag’da resmi tatile ve karnavala denk geldi. Dolayısıyla akrabalarımız da pazartesi günü işlerine gitmeyince birlikte zaman geçirmemiz kolaylaştı.
Uçağımız geç bir saatte Kopenhag havaalanına iniyor. İniş esnasında Kopenhag ve Malmö (İsveç) arasındaki Oresund Köprüsünü görüyorum. Pasaport polisi problem çıkarabilir mi diye biraz tedirgin olsak da çok kibar bir beyefendi kısa sürede giriş damgasını basıyor ve bavulları beklemeye başlıyoruz.
Akrabalarımın Brondby Strand şehrinde yer alan evlerine sabaha karşı gelip sohbete başlıyoruz. Yarın yorucu bir gün olacak, bol gezili ama buna rağmen gün doğmadan önce uyuyamıyoruz.
Birinci gün, hazırlanıp evden çıkıyoruz. Kopenhag, Danca da işitebildiğim kadarıyla “Kubınhaun” şeklinde telaffuz ediliyor. Danimarka’da şehirlerarası mesafe çok küçük. Evden çıktığımız yerden Kopenhag’a giderken birden fazla şehirden geçtiğimizi öğrenince şaşırıyorum. Önce Valby’de ki Carslberg’in binasını, üretim tesisini görüyoruz. Çok eski bir bina kocaman filler görüyorum. Günümüzde aktif üretim tesisi olarak kullanılmıyormuş. Tur ve rehber eşliğinde içerisini gezip, bira tadabilir ve Carslberg tarihini öğrenebilirsiniz. Biz dışarıdan görmekle yetiniyoruz. Vesterbro caddesinden geçerken sağlı sollu kafeler, restoranlar gözümüze çarpıyor. Tabii ki de bisikletliler. Her yerdeler. Bir bisiklet sever ve kullanıcısı olarak cennete düşmüş gibiyim. Çeşit çeşit güzel tasarımlı bisikletler ve her yaştan kullanıcıları muntazam bir şekilde düzenlenmiş yollarda kurallara uyarak sürüş keyfine varıyorlar. Bizde bisiklet spor olarak görülürken, Avrupa kültüründe yaşamın tam içinde ulaşım aracı olarak kullanılıyor. İnsanlar takım elbiseleriyle, pantolonlarıyla, etekleriyle bisikletlerini kullanıyorlar. Sürücüler ve yayalar, bisikletlilere daha anlayışlı ve kontrollü yaklaşıyorlar.
Vesterbro caddesinde ilerleyince sağ tarafımızda Tivoli Bahçeleri kalıyor. Tivoli bahçeleri bir oyun parkından daha fazlası. İçeri giriş ücreti için bir ücret ödemeniz gerekiyor. Daha sonra kullandığınız her oyun için yeni bir ücret ödemeniz gerekiyor. Akrabalarımın fiyatları söyleyince Kopenhag standartlarının bile üstünde gibi geliyor.. Arabamızı park edecek bir yer bulduktan sonra Stroget caddesinde yürümeye başlıyoruz. Arabayı park ettiğimiz her yerde park ücreti ödüyoruz. Hatta öğreniyorum ki kendi evinizin otoparkında bile yabancı araçlar için park ücreti ödemelisiniz.
Stroget caddesi bizim Bağdat Caddesi ya da İstiklal Caddesi mağaza ve kafeleriyle ünlü bir cadde. Pahalılığıyla da ünlü haliyle. Örneğin döviz bozdururken döviz bürosuna 7 Euro komisyon ödedim. Şansımıza bir sokak karnavalına denk geliyoruz. Samba festivali tarzında güney Amerikalı gruplar müzik çalıp dans ediyorlar. Kalabalıktan yürüyüşe devam edemiyoruz. Bu caddenin sonunda Nyhavn’a varıyoruz. Nyhavn, Kopenhag tanıtımlarında gördüğümüz bilindik renkli evlerin olduğu kanalın yanındaki bir bölge. Renkli evlerin altından kafeler ve tam karşısında da oturma yerleri var. Zenginler kafelerde, alternatif arayanlarda yerlerde oturarak eğlenebiliyorlar. Kartpostallık fotoğraflar çekmek için çok uygun bir bölge. Aynı zamanda Nyhavn’dan kanal turu alıp gezi yapabilirsiniz. Biz de öyle yaptık. Değişik fiyatlarda kanal turları var ve farklı dillerde rehberlik hizmeti de veriyorlar. Biz çok memnun kaldık, tavsiye ederiz. Kanal turu boyunca rehber bizlere önemli binaları gösterirken kısa bilgilerde veriyor. Küçük denizkızı heykelini de bu turda görme şansı bulduk.


Kanal turunda çektiğim köprü

Küçük Deniz Kızı
Kanal turundan sonra Stroget caddesinde bir yürüyüş daha yapıyoruz. Churos adlı tatlıyla burada tanışıyorum. Kökeni İspanyol olan bu tatlıyı çok seviyorum. Bir de sokak satıcısından sıcak şeker kaplı badem alıyoruz. Onun tadını da beğeniyorum.
Şimdi ise arabayla kısa bir yolculuktan sonra Christiania’ya geldik. Bilenler bilir, bir ufak araştırma ile burası hakkında bilgiye ulaşabilirsiniz. Christiania ile Kopenhag arasındaki fark öyle bir büyük ki nasıl bir fark derseniz bu bölgede mimari, insanlar her şey farklı. İçeri de uyuşturucu kullanmak ve satışı yapmak yasal gibi. Ara sıra polis kontrolleri oluyormuş ama önceden haberleri olduğundan bir problem olmuyormuş. İçeride kafeler, barlar, hediyelik eşya satışı yapanlar ve yerleşik hayat süren insanların evleri var. Sanki bir festival, konser alanı gibi düzenlenmiş bir bölge ancak yılın her zamanı böyleymiş. İçeride fotoğraf yasak hatta telefon ile arama bile yapmak yasak galiba çünkü telefonu cebimden çıkardığını gören bir görevli bizi sertçe uyarıyor. Kendilerine özel biraları var. Organik olduğu şişenin üzerinde yazıyor. Bölgede bir göl var etrafında yürüyüş yapabilirsiniz. Turistlerin çok ilgi gösterdikleri yer sakin ve yavaş bir şekilde saatlerce gezilebilir.
Şimdi ise Bakken [1] adındaki dünyanın en eski eğlence parkı kabul edilen eğlence parkına gidiyoruz. Burada giriş ücreti yok. Kopemhag’ın biraz dışında Klampenborg bölgesine yakın bu eğlence parkında çeşitli oyunlar ve yemek alanları bulabilirsiniz. Aynı zamanda bu bölgede büyük bir orman var. Bu ormanda geyikleri görme şansınız da var. Dünyanın ilk ağaçtan yapılma roller-coasterına binebilirsiniz.
İkinci günümüzde bir başka şehir olan Helsingor’a gidiyoruz. Yol üstünde Fredensborg sarayı dışarıdan görüyoruz. Nöbet değişimine denk geldiğimizden askerlerinin ritüelini ve kıyafetlerini de görme şansını yakaladık.
Nöbet değişimi olsa gerek


Helsingor da Danimarka’nın büyük şehirlerinden. Nüfusu yaklaşık olarak 60.000 kişi. Burada da gezilecek yerler var. En önemlisi de Shakespeare’nin eserlerinden Hamlet’in geçtiği yer olan Kronborg Kalesi. Helsingordan İsveç’in Helsingborg şehrine vapur seferleri oluyor. Mesafe çok yakın 20 dakika kadar sürüyormuş. Biz geçemedik, buraya kadar gelmişken İsveç’te bir şehir görmek isteyenler bu geziyi de yapabilir.
Para-Ekonomi
Kopenhag, Avrupa birliği ülkesi olmasına rağmen Euro değil, Kron kullanılmakta. Bizim gezimiz esnasında 1 Euro=7,45 krona tekabül ediyordu. Fiyatlar bilindiği gibi aşırı yüksek. Zaten gezilerimden anladığım kadarıyla Avrupa’da kuzeye çıktıkça fiyatlar yükseliyor. Örnek açısından bir dürüm 35 kron yaklaşık olarak 5 Euro, 1 sigara 40-45 kron gerisini siz hesaplayın. [2]
Ancak ücretlerde buna bağlı olarak yüksek. Genel olarak halkın refah seviyesi de yüksek. Fakir insan yok gibi.

Hava durumu
Danimarka bol yağış alan ve her daim rüzgârlı belki bir ülke. Muhtemelen yazın en güzel zamanlarını yaşıyordum ama bizim tarih seçimimizde gayet başarılıydı. Vardığımız gece hafif yağış vardı. Ertesi gün parçalı bulutlu bir havada güneş çıksa da ısınsak diyorduk. İkinci gün güneşlenmeye çok müsait bir hava vardı. Yalnız güneş gitti mi, gölge ya da gece olduğunda ciddi soğuk oluyordu. Dönüş günümüzde ise Klasik Kopenhag havası yağışlı ve kapalı bir gökyüzü bizi uğurladı.

Ulaşım
Biz araç kullandığımız için toplu taşıma hiç kullanmadık. Gitmeden evvel yaptığım araştırmalardan öğrendiğim havaalanından şehir merkezine direkt tren var ve çok kısa sürede ulaşabiliyorsunuz. Yine son gün havaalanında gördüğüm gibi ücretsiz otobüs servisleri de var.
Özetle Bir gezginseniz yolunuz mutlaka Kopenhag’a düşecektir. Kopenhag, temiz sokakları, bisiklet kültürü, değişik mimari ile inşa edilmiş devlet binaları, evlerin çatılarının şekli, refah ve sosyal devlet anlayışının halka ve sokaklara yansıması, Michelin yıldızlı restoranları ve görülmeye değer bir şehir.




Nyhavn başka açıdan




[1] http://www.bakken.dk/english/bakken-the-worlds-oldest-amusement-park
[2] http://www.numbeo.com/cost-of-living/compare_cities.jsp?country1=Turkey&country2=Denmark&city1=Istanbul&city2=Copenhagen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder