Geziye kısa
bir süre kala kadar alıp araç kiralamaktan vazgeçip babamdan arabayı bize
vermesini rica ettim. Genelde babam bu konuda katı olsa bu sefer beni de
şaşırtan çabuklukla olur deyince geriye bir tek kalacak yer ayarlamak
gerekiyordu. Haftalar öncesinden arkadaşlarım o tarihlerde kalabalık olacağını
söylemelerine rağmen açıkçası bu duruma çok da öyle bir ihtimal vermiyordum.
Kim gider ki daha yaz gelmemiş, temmuz ayında bile deniz suyu soğuk olan
Bozcaada’ya diyordum ki aradığımız otellerde yer olmadığını öğrenince bir de yola
çıktıktan sonra Geyikli iskelesindeki feribot kuyruğunu görünce kısa süreli bir
şaşkınlık yaşadım.
Saatlerce Geyiklide
feribot sırası bekledikten sonra nihayet Cuma öğleden sonra adaya
gelebiliyoruz. Şimdi kalacak yer içinde aklımın hep bir ucunda bulundurduğum
ama arkadaşlarla paylaşmadığım Ada Kampingi önerdim. Aradık, yer varmış şansımız
yaver gitti iki boş çadır geceliği 30 TL’ye ayarladık. Ben her ihtimale karşı
uyku tulumu ve matı hatta çadırı bile arabanın bagajına atmıştım. Ancak gerek
kalmadı. Kamping çadırında bir yatak, yorgan ve battaniyenin bulunması çok
işimize geldi.
Arabayla
tekrar ada merkezine gelip bir ufak tur atıp yemek için bir yerler aramaya
başladık. Listemizde iki üç tane mekân vardı fakat onlar da daha servise
başlamamışlar ve rezervasyon ile alım yaptıklarından yer bulamadık. Açlık iyice
mideye vururken bir mekânın boş masaları karşımıza çıkınca hemen oturuverdik. Mekânın
ismini kalkarken öğrenecektim. Kapı 14. Yediğimiz her şey özellikle meze,
kalamar ve balık çok lezzetliydi. Servis de hızlı ve kibar. Yalnız rakıyı
seçerken dikkatli olmakta fayda var. Alkol
anlamında demiyorum Çünkü hesabı ödeme aşamasında 35 cc ala rakıya 105 TL
ödeyeceğimizi görmek pek hoş olmuyor.
Karnımızı
iyice doyurduktan sonra kale altından sahil kenarında yürüyüş yapıyoruz. Dönüp çınar
altında sakızlı muhallebiyi yiyoruz. Küçük porsiyon ama fiyat 10 TL. Yol
yorgunluğu da eklenince kamp alına dönüyoruz. Gece inen soğuk biraz korkutsa da
bizi battaniyelere sarılıp uyuyakalıyoruz. Çadırda yatmayı ama daha çok uyanmayı,
toprağa yakın uyumayı ve uyanmayı havayı, güneşi hissetmeyi çok seviyorum.
Ertesi gün
adanın eski ve daracık sokaklarında gezintiye çıkıyoruz. Yarın için planımızı
yaparken büyük bir problem bizi bekliyor. Yarın için adadan dönüş seferleri
dolmuş. Rezervasyon da yaptıramayınca akşam 19.00 feribotu ile Geyikliye
geçmeyi kesinleştirip kısıtlı saatimizi en etkili şekilde kullanmaya
çalışıyoruz. Maalesef ki hava öğleden sonra biraz kapatıyor. Denize girmemiz
mümkün değil. Hem su soğuk hem de çıkınca rüzgârla üşüyorsunuz. Ayaklarımızı sokmakla
yetiniyoruz. 4 yıl önce denize girdiğim, güneşte kavrulduğum yerler aynı olsa
da zaman ve hava durumunun insanların hissettiklerini ve çevreyi ne kadar
değiştirip etkilediğini bir kez daha görüyoruz.
Öğleden sonra
polente fenerine gittiğimizde kapalı olduğunu görüyoruz. Rüzgâr türbinlerinin
olduğu yer akşamüstü gün batımı manzarası için açılıyor anladığım kadarıyla. Bir
yolunu bulup içeri girip burna kadar gittiğimizde 4 yıl önce güneşi
batırdığımız durgun sıcak yerde şimdi yeller esiyor.
Akşam feribota
binip Assos’a doğru yola çıkıyoruz geziye çıkmadan önce Assos’ta da kalacak yer
bulamamıştık. Neyse ki Bozcaada’da aradığımızda bir yer bulmayı
başarabiliyoruz.
Hava kapıyor
ve yağmur başlıyor. Assos’a vardığımızda yolu uzatarak geldiğimizi öğreniyoruz.
Normalde dümdüz bir yol varken biz kıyı şeridini ve eski köyleri de yolumuza
katıp gelmişiz.
Akşam
yemeği için Assos Köyüm Restoranı tercih ettik. Et yemeklerinin kalitesinden
memnun kaldık yalnız mezeler aynı kalitede değildi. Güzel bir terası var, eğer
kediler sizi rahatsız etmiyorsa keyifli bir yemek yiyebilirsiniz.
Ertesi gün
kahvaltı için Küçükkuyu yoluna çıkıyoruz. Deniz kenarında sıra sıra dizilmiş
restoran ve kahvaltıcılar var. Yalnız sezon tam olarak açılmadığından bazı mekânlar
hizmet vermiyorlar. Aklımızdaki restorana da tam olarak bu yüzden gidemedik.
Onun yerine bitişiğindeki Cihat Ustanın Yerine gittik. Serpme kahvaltı, masaya
gelen tabak sayısının hesabını tutamadık. Çok güzel lezzetler, üstelik deniz
kenarındasınız. Mis gibi oksijen ve zengin kahvaltılar. Kendimizi şımartıyoruz.
20 TL kişi başı ücret ödüyoruz.
Tekrardan Assos’a dönüp Athena Tapınağına çıkıyoruz.
Buranın manzarası ve havası çok essiz. İkinci gelişimde 3.kez çıkmış olsam da
aynı heyecanın yaşıyorum. Masmavi deniz, kıyılar ve karşıda Midilli adası
uzanıyor.
Limanı da
gezdikten sonra yavaştan dönüş yoluna çıkıyoruz. Acelemiz yok esasen yol
üzerindeki antik kentlere ve Çanakkale, Gelibolu Milli parkına uğrayacağız.
Bu sefer
düz yoldan kısa sürede Truva Antik Kentine varıyoruz. Truva hakkında bilgi
vermeyeceğim ama gezilmesi kolay, iyi düzenlenmiş bir antik şehir. Kat kat
yerleşim yerleri görülüyor. Milli parkın girişindeki temsili Truva atı herkesin
ilgisini çekiyor. İçine girip, yukarıya çıkıp fotoğraf çektiren insanların
sayısı epey fazla. Yine turistlerin özellikle Almanların yakın bir ilgisi
olduğunu gördüm. Bunun nedeni de burada yapılan kazılar sonucu çıkarılan bazı
değerli eşyalar Almanya’nın Berlin şehrinde sergilenmesi olabilir diye düşünüyorum.
Truva antik
kentinden sonra Çanakkale merkeze varıyoruz. Kısa bir süre feribot için
bekledikten sonra Gelibolu’ya geçiyoruz. Niyetimiz bazı şehitlikleri ve önemli
yerleri gezmek. Fakat hem turist kalabalığı hem de mesafelerin büyüklüğü ile
her yeri gezme fırsatımız maalesef ki olmuyor. Abide’ye gitmeyi seçiyoruz. Yol
üstündeki Kilitbahir kalesi, Hamidiye ve Mecidiye Tabyaları, Seyit Onbaşı,
Çanakkale Şehitleri Abidesi, Morto Koyu başlıca gezdiğimiz yerler oldu.
Özellikle
Çanakkale Şehitleri Abidesi yapılış amacı, görkemi ve bulunduğu yer itibariyle
mutlaka görülmesi, hissedilmesi gereken bir bölge. Çanakkale de dâhil olmak üzere
Gelibolu Milli Parkı için 2 tam gün her yeri gezmeniz için yeterli olacaktır.
Bir gezinin
daha sonuna gelirken dönüş trafiği bizi karşılıyor. Kısa süreli tatillerde
yakın yerlere gitmenin sıkıntısı ulaşım ve konaklama açısından problem yaratsa
da insanlar doğaya ve tatile ihtiyaç duydukları sürece bu problemler pek bir
sıkıntı yaratmayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder