25 Eylül 2015 Cuma

Moskova

Yolum 3 yıl sonra tekrardan Rusya’ya düşüyor. Üç yıl önce gittiğimde sadece St.Petersburg’da bir hafta geçirmiştim. Bu sefer gezi programıma mutlaka başkent Moskova’yı da katacağım. Üstelik bileti de direkt Moskova’ya alıyorum. Uzun bir gezi olacak. Üstelik beyaz geceleri de görecek olmam ve yaz mevsiminde seyahat etmenin de heyecanını taşıyorum. Cumartesi sabahı Moskova’ya varıp pazartesi gecesi trenle St.Petersburg’a vardım. 3 gün de St. Petersburg’da geçirdikten sonra Helsinki ve Tallinn şehirlerine yolculuk edip tekrar St.Petersburg’a otobüs ile oradan da uçak yolculuğu yaparak gezimin başlangıç noktası olan Moskova’da noktayı koymuş oldum.
Notları yazarken de gezi sıramı takip edeceğim. Önce Moskova hakkında bilgi vereceğim.

 Ulaşım
Moskova’da üç büyük havaalanı var. Sheremetyevo, Domodedovo ve Vnukovo. Ben Vnukovo havaalanını kullandım. Havaalanında çıkıp minibüslere binince en yakın metro durağı olan kırmızı hatta bulunan Yugo-Zapadnaya metro istasyonun ulaşıp istediğiniz yere gidebilirsiniz.
Şehir içinde ulaşım ise taksi, otobüs yaygın olmakla birlikte en sık kullanılanın elbette meşhur Moskova metrosu olduğunu söyleyebilirim. Müthiş bir tarihi birikimi olan, günde yaklaşık 9 milyon insanın kullandığı bu ulaşım aracında kaybolmanız çok basit. Ben ilk gittiğimde St. Petersburg’da metroya hayran kalmıştım ama şimdi iki şehirdeki metroyu kıyaslayınca Moskova metrosu gördüğüm dünyanın en iyi metro hattı. Gitmeden evvel telefonunuza metro uygulamasını indirmenizi tavsiye ederim. Kiril alfabesini de bir göz atmakta fayda var. Çok karışık gelecektir, orada yaşayanlarının bile karıştırma ihtimali olduğunu düşünüyorum. Özellikle aktarma yaparken yerin altından 10-15 dakika boyunca yürümek durumunda kalıyorsunuz ve ne tarafa gitmeniz gerektiğinde yanılabilirsiniz. Turist infolardan aldığınız haritalar ve duraklardaki yön tabelaları da işine yarayabilir. Resmen başka bir hayat yerin altında yaşanıyor.
12 hattın olduğu metroda istediğiniz her yere tek bilet ile gidebilmeniz çok güzel. Örneğin Türkiye’de Kartaldan metroya binip Ayrılıkçeşmesinde indiğiniz de marmaraya aktarma yaparken ücret ödemek durumunda kalıyorsunuz. Moskova’da tüm aktarmalar ücretsiz. Ben üç günlük kart aldım. 400 ruble tutarındaki bu kart çok işime yaradı. Metro ve biletler hakkında bilgiye Moskova metrosunun resmi sitesinden[1] ulaşabilirsiniz.
Şehirde bol bol yürüyüş de yapabilirsiniz. Geniş caddelerinde kendinizi küçücük hissedeceksiniz. Fakat haritada yakın görünen mesafeler yürümeye başlayınca uzun gelebilir. Karşıdan karşıya geçerken yaya geçitleri ve alt geçitleri kullanmak gerekiyor. Trafik ışıklarının süresi eğer yavaş yürüyorsanız geniş caddelerde karşıdan karşıya geçmenize yetersiz kalabiliyor. Hiç üst geçit görmedim diyebilirim. Bisiklet sürmeye pek uygun bir şehir olmadığını düşünüyorum. Kullanan insan da pek görmedim. Bunun yanında patenli ve kaykaylı çok fazla sayıda insan gördüm.
Metro: www.mosmetro.ru/

Konaklama
Moskova’da konaklama seçenekleri çok yaygın. Ben Hm Hostel’de konakladım. Gayet merkezi bir konumdaydı Kızıl Meydana 10-15 dakika kadar yürüme mesafesinde, Eski Arbat sokağının girişindeydi. Fiyatı da standart hostel seviyesinde Tavsiye ederim. Yine bununla birlikte ekonomik olarak airbnb seçeneklerini de kullanabilirsiniz.

Para-Ekonomi
Moskova dünyanın en pahalı şehirlerinden birisi. Bir turist olarak ilk etapta içki, metro bileti, taksiler, yemek bunların hepsi pahalı. Üstelik lüks ve meşhur caddelerinde fiyatlar daha da yukarı çıkıyor. Neyse ki son dönemde Ruble’nin değer kaybetmesinden ötürü biraz daha kabul edilebilir seviyelere iniyor fiyatlar. Ruble’yi nasıl alabilirim diye düşünyorsanız gitmeden evvel İstanbul’da Kapalıçarşı, Tahtakale’deki döviz bürolarına uğrayıp toptan Ruble alın derim. Önceden bulmanız problem olabilir. Alım yapmadan bir iki gün önce haber ederseniz size temin ediyorlar. Çok daha avantajlı oluyor. Benim seyahatim boyunca ruble değerini 20’ye bölerek kolay hesaptan yaklaşık olarak TL değerini elde ediyordum. Küçük bir ön araştırma yaparak siz de kendinize bu tarz bir kolaylık sağlayabilirsiniz.
Taksilere binmeden evvel ödemeye razı olduğunuz fiyatı söyleyin ve açık açık pazarlık yapın. Herkese farklı fiyat uygulayabiliyorlar. Özellikleri geceleri fiyatlar oynaklık gösteriyor.
İçki fiyatları pahalı demişken siz onu Türkiye koşullarında kabul edin. Bizim ülkemizde bira ne kadarsa Moskova’da gideceğiniz bir mekânda da o kadar. Marketlerde votkalar, biralar yine normal seviyelerde.

Gezilecek Yerler
Red Square (Krasnaya ploshchad), Meşhur kızıl, güzel meydan. Listenizdeki birçok yeri burada ve çevresinde göreceksiniz. Metro ile ulaşım çok kolay. Şehrin kalbi ve en önemli noktalarından olarak kabul görüyor. Görkemi ve havası hemen etkiliyor. Burayı görmeden dönülürse Moskova’ya gitmiş olunmaz. Buradaki restoranlarda fiyatlar yüksek.  Burayla ilgili bir anımda ilk günümde müthiş bir yağmur rüzgar ile bastırınca kendimizi yakındaki Gum’a zor atmıştık.
Lenin Mozolesi, Kazan Katedrali, Devlet tarih müzesi ve Gum Alışveriş Merkezi’de Kızıl meydanda görebileceğiniz diğer yerler.
St. Basil's, Aziz Vasil katedrali Kızıl Meydanda gözünüze çarpacak. Rengârenk kubbeleriyle soğana benzetiliyor. Çok güzel fotoğraflar çekinip, içerisini gezebilirsiniz. Bu harika kiliseyi yaptıran Korkunç İvan’ın bir daha böyle güzel bir eser yapmamaları için mimarların gözlerini oydurduğu rivayet edilir.
Kremlin (Moskovsky Kreml), devasa bir alan, bölge, saray.. Putin’e ev sahipliği yapan bu sarayda kiliseleri gezip devasa çanı görebilirsiniz. Karşılıklı sağlı sollu katedrallerin oluşturduğu bir meydan var. Caddelere çıktığınızda kaldırımdan yürümeye, karşıya geçeceksiniz yaya geçitlerini kullanmanız gerekiyor. Aksi takdirde görevliler tarafından uyarı alıyorsunuz. Tüm saray bölgesiniz gezmeniz 3-4 saat alabilir. Kaleleri, kuleleri ve müzeleri de buna eklersem 1 ya da 2 saat daha ilave edebiliriz.
Lomonosov Moscow State University (MGU), Stalin’in yedi kardeş adını verdikleri gökdelenlerinden birisi devasa bir bina. Üniversite olarak kullanılıyor. Binayı fotoğraf karesine sığdırmak o kadar güç ki? Ayrıca bina içerisinden en uçtan en uca insanlar nasıl ulaşım sağlıyor diye de merak ettim.
Gorky Park, Şehrin orta yerinde harika bir park. Sadece bir park değil, kültürel ve sportif buluşma noktası, insanların dinlendiği, piknik yaptığı, eğlendiği şahane bir alan. Günlerinizi burada doya doya geçirebilirsiniz. Benim en çok sevdiğim ve kendi şehrimde hasret duyduğum türde alanlardan birisi olması itibariyle bu parkı çok sevdim. Hatta havuz kenarında bir öğlen uykusu bile uyumuşluğum var. Daha fazla zaman geçirmek isterdim.
Tretyakov Gallery, Birbirinden farklı türde ve döneme ait eserleri görüp inceleyebileceğiniz geniş bir alanda yerleşik şahane bir müze-galeri. Öğrenci kartınız varsa 250 ruble gibi bir fiyata üstelik. [2] . Her eserin hakkını vererek bakılmak istenirse fazla zaman alacaktır. Çok büyüt boyutlarda muhteşem güzel tablolar gözümüze çarptı.Nasıl eserler olduğu hakkında bilgiyi resmi sitesinden alabilirsiniz. İyi ki gittiğim dediğim müze-galerilerden birisiydi.
Novodevichy Mezarlığı, mezarlık evet ama müze gibi. Gidip bulması biraz zor olsa da kesinlikle çabalarınıza değiyor. Zaten Nazım Hikmet’i ziyaret edeceğim diyorsanız kesin gideceksiniz. Gogol, Çehov, Kruşev, Mayakovski, Yeltsin gibi siyaset, spor, sinema, edebiyat, bilim adamları herkes burada yatıyor. Mezarlık girişindeki dizinden bakarak kimin nerede yattığını not alın ki mezarlıkları bulmanız kolay olsun. Şansınıza mezarlıkta bu işi gönüllü yapan, sizi gezdirecek birisi de karşınıza çıkabilir. Kim bilir ?
Stary Arbat, Novy Arbat, Eski ve Yeni Arbat caddelerinde yürüyüşe çıkabilir, alışveriş yapabilir ve yemek yiyebilirsiniz. Kaldığım Hostel Eski Arbat'ın başlangıcından olduğundan genelde yemeklerimi orada yedim. Trafiğe kapalı bu caddede yürümek gayet keyifli oluyor. Caddede Puşkin evini ve heykelini, Victor Tsoi’ye adanmış duvarı görebilirsiniz. Yeni Arbat ise biraz daha soğuk geldi bana. Taşıt yoluna da açık.
Sparrow Hills (Vorobyovy Gory), Serçe Tepeler diye geçen bu bölge Lomonosov Üniversitesine yakın, güzel bir konum ve manzara sahip.  Bu bölgeden aşağıya inersiniz kendinizi bir ormanda bulacaksınız. Biraz daha yürürseniz Gorki park’a vardınız demektir.
Tverskaya Street (Ulitsa), Moskova’nın Nişantaşısı olarak düşünün. Upuzun geniş bir caddede sıralanmış restoranlar, oteller, gece kulüpleri ve mağazalar ortadan vızır vızır geçen araçlar.
Christ The Savior Cathedral, devasa bir katedral. Güzel fotoğraf kareleri yakalayabilirsiniz. Alt ve üst girişi var.
Bolshoi, eğer Bolşoy’da ben gösteri izleyeceğim derseniz biletinizi önceden almakta fayda var. İçine girip gezmekte pek mümkün değil. Denedim başaramadım. Tiyatronun önündeki havuzlu meydanda oturabilirsiniz.
Bolşoy tiyatrosundan sağ tarafınızda kalan Gum alışveriş merkezinden kuzeye doğru yürürseniz başka bir meydana geleceksiniz. Özellikle sıra sıra barların dizildiği bu mekân ve çevre sokaklar çok güzel mimari örneklerle yapılmış yapılar ve tertemiz sokakları ile ilginizi çekecektir.
Rusya Devlet Kütüphanesi, gidip kitap okuyun demiyorum tabi ama Kızıl Meydana giderken önünde durun ve görkemli yapıya bir göz atın. Üstelik Dostoyevski sevenler için kocaman bir heykeli görmek de bonus olacaktır.
Moskova Metrosu’nda görülecek çok güzel metro istasyonları var. Bir iki saatinizi bu istasyonlara ayırmanızı öneririm. Kievskaya, Park Pobedy, Ploshchad Revolyutsii, Arbatskaya, Komsomolskaya benim gördüklerim arasındaydı. Moskova metrosunun istasyonlarında metronun kokusuna tarih karışıyor.
Bunun yanında elbette yapılacak çok fazla şey var bu tarihi başkentte. Benim üç güne sığdırabildiklerim yukarıdakiler. Yapamadığım şeyler örneğin tekne turu, gezemediğim müzeler de elbette oldu.

Nerelerde Yedim
Cafe Mu-Mu, lokanta tarzında istediğiniz yemekleri seçip ücreti kasada ödüyorsunuz. Uygun fiyatlarda doyurucu bir menü yapabilirsiniz kendinize.
Teremok, lezzetli tatlı-tuzlu pankekler ile kahvaltı ya da öğün geçirebilirsiniz.
Beverly Hills Diner, Arbat caddesinde. Sakın pankeke yemeyin, hamburgerler daha büyük ve leziz.
Gum, ilk gün bastıran yağmurla birlikte kendimi avm’ye zor attım. Havanın sakinleşmesini beklerken dışarıdaki kafeye oturdum. Fiyatlar çok yüksekle olmakla birlikte bir şeyler içilebilir.
Bu gezide de yemek konusunda çok fazla Rus mutfağına başvurmadım. Riske girmeden, bildiğim ve ucuz lezzetlere yöneldim. Küçük marketlerden alışveriş yaparak kahvaltılıklar aldım. Hostelde kruvasan ve çay ile kahvaltımı yaptım.

Gece Hayatı
Moskova’da mutlaka gece dışarı çıkmalısınız. Güzel ve hareketli bir gece hayatı var. Hafta sonu hafta içi pek fark etmiyor. Pahalı ve lüks gece kulüplerine gidebileceğiniz gibi daha makul ama benzer eğlenceler sunan barları da tercih edebilirsiniz. Genelde hava güzelse dışarıda içkisini içen insanlarda var. Elbette burada da içki yasağı belli bir saatten sonra var. Gorki parkta bira içerken görevli tarafından şişeleri saklamam doğrultusunda uyarı bile aldım.
Gece sokakta atla gezintiye çıkmış kadınlar gördüm. Rüya gibiydi biraz tuhaftı. Nüfusun büyük bir kısmı kadın olsa gerek sokaklarda, metrolarda kadınların sayısı erkeklerin sayısından fazla.
Üç tane mekâna gittik. Darling I will call you later, dans edilebilen aynı zamanda langırt gibi oyunlarda oynanan güzel bir bar.
Kamchatka, Bolşoy’un yakınlarında güzel bir meydanda. Dışarısı ve içerisi hareketli. Fiyatlar uygun.
Coyote Ugly, Gecenin en hareketli mekânı burası. Bar tezgâhının üstünden yüksek seste dans edip, soyunan kızlar var. İç kısımları ise daha sakin, büyük koltuklar barındırıyor.
Moskova, Dünyanın büyük metropollerinden ve önemli başkentlerinden birisi. Tarih, kültür, siyaset, spor adına pek çok şeyi burada bulabilirsiniz. Size güzel yemekler vaat etmese de güzel eğlenceler ve güzel yerler kesinlikle sunuyor. Kışım gidilirse çok soğuk olduğundan ona göre kıyafet seçimi yapılmalı. Haziran ortasında bile hava değişebiliyor. Kısa kollu tişört yetersiz kalabiliyor.



























[1] http://engl.mosmetro.ru/pages/page_0.php?id_page=8
[2] http://www.tretyakovgallery.ru/en/

15 Eylül 2015 Salı

Tallinn'de Güneşli Bir Cumartesi



Kuzey’de gezimize devam ederken Helsinki’den bir sonraki durağımız Estonya’nın başkenti Tallinn oldu. Yaz ortasında üşüdüğümüz günlerden sonra Tallinn’de daha güneşli ve sıcak bir hava içimizi ısıttı. Gezimizin büyük kısmını eski şehir içerisinde gerçekleştirdik. Şehrin dışına çıkmamız ise alışveriş için büyük bir avm’ye ve otobüs yolculuğu için otogara gitmekle kaldı.
Tallinn’de Rus kültürünü hissedebilirsiniz. Halkın bir kısmı Rus olsa da konuşulan dil Estonca. Beni özellikle eski şehir surlar içerinde kalan daracık sokaklar, binalar, yollar, kafeler ve meydanlar etkiledi. Eski şehirde dolaşırken şimdiki zaman mefhumunu yitirip orta çağ’a yolculuk edeceksiniz. Bir tam günde Tallinn eski şehrini sindire sindire aynı sokakları defalarca yürüyerek gününüzü geçirebilirsiniz. Turistik gezi için bir tam gün, eğer şehrin dışına çıkıp park ve plajlara gideceğim derseniz de iki gün yeterli olacaktır.

Ulaşım
Havayolu ile Türkiye’den direkt uçuş mümkündür. Ryanair firmasıyla da Talinn’den Avrupa’ya uygun fiyatlara yolculuk yapabilirsiniz.
Helsinki’den iki saat süren feribot yolculuğu ile ulaşım da var. Yaklaşık 80 km uzaklıkta kalıyor iki şehir birbirine. Feribottan indiğiniz yerden merdivenleri tırmanıp indiğiniz vakit eski şehrin girişine varıyorsunuz.
Kara yolu ile Baltık ülkeleri arasından ulaşım kolaylıkla sağlanıyor. Rusya, St. Petersburg’a 8 saat süren otobüs yolculuğuyla gidebilirsiniz. Sınırı geçerken Estonya’nın Narva, Rusya’nın İvangorod şehirlerinde pasaport kontrollü esnasında etrafınıza bir bakın ilgi çekici manzaralar göreceksiniz. Ecolines[1] ve Lux Express[2] kullanabileceğiniz otobüs firmaları. Otobüslerin kalktığı terminal şehir merkezine çok yakın, isterseniz yürüyebilirsiniz isterseniz taksi ile uygun fiyata 10 dakika içerisinde varabilirsiniz.
Şehir içinde ulaşım kolay. Turistik yerlerde daha çok gençlerin kullandığı elektrikli bisikletleri  ve faytonları ücret karşılığında kullanıp ile rahatça gezebilirsiniz.
Rusya’ya demir yolu ulaşımı da bulunuyor.

Hava Durumu
Tallinn için de Helsinki’de ne dediysem aynı şeyleri söyleyebilirim. Hava güneşin varlığından ötürü sadece biraz daha sıcaktı. Ağustos ayında denize bile girilebiliyor. Kışları ise Baltık denizinden gelen dondurucu rüzgârla hayatı zorlaştırıyordur diye düşünüyorum.
Beyaz geceler burada da mümkün fakat saat 23.00’den sonra havanın daha çok karardığını fark ettik.

Gezilecek Yerler
Old Town- Eski şehir gezmekten en çok keyif alınan yer. UNESCO dünya mirası listesinde olan bu bölgede orta-çağ zamanlarına gideceksiniz. Fazlasıyla turistik ve kalabalık. Günün her saati sokaklarından ve meydanlarında farklı güzellikler bulacaksınız.
Town Hall Square, bu meydanda kurulun panayır, Pazar gibi alandan alış veriş yapabilirisiniz. Kehribardan yapılmış olan mutfak araç- gereçleri, süs eşyaları, hediyelik eşyaları buradan alabilirsiniz.
Toompea Tepesi’ne çıkıp manzarayı izleyin. Güzel binaların turuncu çatılarına, çanlara ve deniz manzarasına şöyle bir nefes alıp bakın, fotoğraf çekin.
Alexander Nevsky Katedrali-Rusya’da bolca görülebilecek Rus-Ortodoks mimarideki kiliselerden birisi.
Eski Şehir dışına çıkıldığında da gidilebilecek parklar ve mevsime göre plajlar var.

Para-Ekonomi
Fiyatlar Helsinki ile kıyaslayınca daha bir makul seviyelerde. Para birimi Euro. İçki ucuz, yemekler de turistik bölgelerde 15-20 Euro. Turistik olmayan yerlerde uygun fiyatlara yemekler deneyebilirsiniz.

Nerelerde Yedik
Yemek konusunda Eski şehir meydanında birçok restoran size farklı lezzetler ve keyifli anılar vaat ediyor. Olde Hansa [3] adlı restoran tipik bir orta çağ restoranı iddiasıyla sizleri karşılıyor. Meydanda bulunması, kapısında sizi karşılayanlar, iç dekoru ve sunumundan ötürü fazlasıyla ilgi çekici olduğundan kalabalık.
Peppersack [4] yine aynı meydanda başka bir alternatif.
Kahvaltı için bir kahve ve tatlı-tuzlu çeşitlerini yediğimiz adını hatırlamadığım hemen Peppersack’ın yanında bir mekân vardı.  
Kompressor- farklı çeşitlerde ve lezzetlerde pancake yiyebilirsiniz. Servis ve yer bulmak sıkıntı. [5]
Fast-Food tercihi ise Hes Burger olabilir. Solaris Avm’de açık büfe yemekler sunan Lido [6] isimli lokanta da tercih edilebilir.
Farklı türlerde onlarca çeşit baharat ile kavrulmuş baharatlı-ballı bademlerini satan seyyar satıcılardan mutlaka tadın ve satın alın.
Geceleri de yine eski şehir içinde çok hareketli. Beer House’a gidilip kendi yapımları bir bira içerken yerel kıyafetleriyle danslarını sergileyen erkek ve kadın dansçılar izlenebilir.
Bizim otobüs yolculuğumuz olduğundan ötürü gece hayatını çok deneyimleyemedik. Ancak sokaklar genç ve hareketli insanların trafiğini görebildik.
Tallinn’e bir kez daha gider miyim sorusuna vereceğim cevap sanmıyorum şeklinde. Eski şehir dışında çok da ilgi çekici yerler vaat etmiyor. Ancak özellikle eski şehir mutlaka görülmeli.








[1] http://ecolines.net/en/
[2] http://www.luxexpress.eu/
[3] http://www.oldehansa.ee/en/
[4] http://www.peppersack.ee/
[5] http://www.kompressorpub.ee/?lang=en
[6] http://www.lido.ee/en/breakfast/

14 Eylül 2015 Pazartesi

HELSİNKİ BEYAZ BİR ŞEHİR

Rusya gezimiz için biletleri aldığımızda bu sefer aklımın hep bir tarafında komşu ülkelere de gitme fikri dolanıp duruyordu. Finlandiya’nın başkenti ve en kalabalık şehri olan Helsinki’de bunlardan birisiydi. Sadece bir günümü Helsinki’de geçirmiş olmam elbette şehir ülke ve kültür hakkında nitelikli bilgiler edinmemi ve aktarmamı sağlamasa da özet olarak bilgi ve deneyimleri paylaşmak isterim.
Helsinki de bilindiği gibi dünyanın en yaşanılabilir şehirleri arasından gösteriliyor. Kısa sürede gözlemlediğim kadarıyla insanlar birbirlerine çok saygılı ve nazik davranıyorlar. Sokaklarda haritayla dolaşırken yanımıza yaklaşıp kayboldunuz mu, yardım edeyim mi diye yanaşıp yardımcı olmaya, diyalog kurmaya çalışıyorlar. Aynı şekilde bir kafede, restoranda da otururken size şehir hakkında bilgi verip yardımcı oluyorlar. İnsanların davranış güzellikleri kadar dış güzellikleri de dikkatimizi çekiyor. Kadınları güzel olduğu gibi erkekleri de bakımlı ve yakışıklı. Sokaklar da pırıl pırıl gibi sanki bir ev içi gibi temizliğine dikkat ediliyor.
Ayrıca şehrin çok da güvenli olduğunu düşünüyorum. Küçücük yaşta insanlar tek başlarına sokaklarda istedikleri saatlerde dolaşabiliyorlar. Evcil hayvan besleme alışkanlığı da yüksek galiba. Sokaklarda köpeklerini gezdiren çok fazla sayıda insan gördük.
            
           Ulaşım
Helsinki’ye Türkiye’den direkt uçuş bulunuyor. Rusya, St. Petersburg’dan 7-8 saat süren bir otobüs yolculuğu ile ulaşımın yanında tren ile dört saatte ulaşmak mümkün. Lux Express firması Baltık ülkelerinde otobüs firması olarak tercih edilebilir.[1]
Şehir içinde ulaşım ise tramvay ile sağlanabilir. Gezilecek yerler toplu bir alanda olduğundan ötürü yürüyerek ya da bisiklet ile kolaylıkla gezebilirsiniz.
Başka ülke ve şehirlere deniz yolculuğu da yapabilirsiniz. Limandan kalkan feribotlarla Talinn ve Stockholm şehirlerine de gidebilirsiniz. Tallinn için Linda Line[2] feribotlarını kullanabilirsiniz. Yolculuk iki saat kadar sürüyor. İnternetten bilet alabilirsiniz.

Hava Durumu
Biz Haziran ayının sonlarına doğru gitmemize rağmen gayet kapalı ve soğuk bir hava ile karşılaştık. Tişört üstü polar ve onun üstüne bir parça daha alarak şehri gezdik. Güneş biraz ısıtsa da bulutların arkasına saklandığı vakit denizden esen rüzgârlar içinizi üşütüyor.
Beyaz Geceleri bu şehirde de göreceksiniz. Yazın Haziran ayında hava neredeyse hiç kararmıyor sadece kısa bir an alacakaranlık oluyor. Saat 01.00’de bir bardan çıktığınızda havanın hala aydınlık olması tuhaf gelmekle birlikte unutulmayacak bir deneyim yaşatıyor.
Kışın gidenler de tahmin edebiliyorum ki çok güzel kar manzaralarıyla karşılaşacaklar. Donmuş göl ve deniz, karlar atlındaki ağaçlar ve bembeyaz bir şehir de mutlaka başka güzellikler sunuyordur.
Gezilecek Yerler
ESPLANADİ PARK
Seyahatimizi son dakikaya planladığımızdan ötürü kalacak yer bulmak da sorun yaşadık. Burada yardımımıza airbnb uygulaması koştu. Uygun bir fiyata ve lokasyonda güzel bir evde konakladık. Gezilecek yerlere de genel olarak yürüme mesafesiydi. Tüm haritaları, şehir hakkındaki bilgileri de ev sayesinde karşılamış olduk.
Şehirde birden fazla gün geçirecekseniz Helsinki kartı[3] çıkarmak avantajlı olabilir. Bazı restoranlarda indirim, toplu taşımada ücretsiz kullanım hakkı, müzelere giriş gibi avantajlar sağlıyor.
Kolaylık olması adına haritaya baktığınızda sokak isimlerinin sonu “-katu” ile parklarda puisto ile adlandırılıyor.
Helsinki, İstanbul’da yaşayan bir vatandaş için fazlaca sayılabilecek park alanı içeriyor. İnsanlar bu parklarda yürüyüş yapıyor, evcil hayvanlarını gezdiriyorlar, spor yapıyorlar, aileleri ve arkadaşlarıyla birlikte keyifli zaman geçiriyorlar. Tüm bu yeşil alanlar bir İstanbullu için gıpta ile karşılanıyor.
Suomenlinna Kalesi’ne mutlaka gidilmeli. Limanda kalkan feribot-motor gibi araçlarla adaya gidiliyor. Ada’da tarihi yerlerin yanında tertemiz Baltık denizden esen hava ile yemyeşil alanlarda yürüyüş ve spor yapabilirsiniz. Aile aktivitesi için çok uygun bir ada. Özellikle burayı çocuklu ailelerin tercih ettiğini gördüm. Çok başka bir havası var. Denize de girilebileceğini düşünüyorum.
Vanha Kauppahalli denilen üstü kapalı eski market pazarının içerisinde balık, şarküteri ürünlerinin, meyve ve sebzelerin alışverişini yapabileceğiniz, anında tadabileceğiniz güzel bir bölge. Ayrıca burada Türk dükkân sahipleri de var. Onlarla sohbet edebilirsiniz. Ben buradan kendime 6 Euro’ya döner sandviç aldım.
Market meydanı (Hakaniemi) bizim ülkemizde türüne sıkça rastlayabileceğimiz bir alan. Meyve, sebze, hediyelik eşya alabilirsiniz. Bir kutu çileği 4 Euro’ya aldık.
Temppeliauko Kilisesi (Kaya Kilisesi) ve Kamppi Chapel of Silence farklı mimarilerdeki kilise ve şapelin açık saatlerine yetişemediğimiz için dışarıdan görmekle yetindik.
Esplanadi Parkı şehrin en merkezi caddelerinde ince uzun bir şekilde uzanan çok güzel ve hareketli bir park. Etrafından pahalı kafeler, mağazalar da bulunuyor. Gençlerin buluşma noktası sayılabilir. Hava güzel olsaydı biz de çimlere yayılmak isterdik.
Uspenskin ve Luteran Katedralleri de görülmelidir. Uspenskin katedrali farklı mimarisi ve konumu itibariyle dikkat çekici. Luteran Katedrali de senato meydanında merdivenlerin üstünde konumlanıyor. Dışarıdan bakıldığında görkemli gözüküyor. İçerisinden ise gayet sönük, boş duvarları görüyorsunuz. İki katedrale de girişte ücret ödemiyorsunuz.
Müzeler ilginizi çekiyorsa modern sanat ve Finlandiya tarihine dair ziyaret edebileceğiniz fazlaca müze var.
Tren istasyonu da değişik mimarisiyle gözünüze çarpacaktır.
Stockmann adındaki alışveriş merkezini de turlayabilirsiniz.    
Para-Ekonomi
Helsinki’de biriktirdiğiniz Euro’ları cömertçe harcayabilirsiniz. 7 Euro’ya bir big mac hamburger endeksinden fiyatları karşılaştırabilirsiniz. Pahalı bir şehir. Biralar küçükler 5 büyükler 7 Eurodan başlıyor. Restoranlarda yemeklerin başlangıç fiyatı 25-30 Euro  
İçki fiyatları o kadar pahalı ki Finliler bile yakın ülkelere, Talinn’e gidip içki alış verişlerini yapıyorlar.
İçme suyuna para vermeye gerek yok. Musluklardan rahatlıkla içebilirsiniz. Ev sahibine sorduğumda Avrupa'nın en temiz sularının kendilerine ait olduğunu övünerek söyledi.

Nerelerde Yedik
Helsinki çok pahalı bir şehir olduğundan ötürü ve Fin mutfağına da mesafeli yaklaştığımızdan iki öğünümüzü Fast-Food şeklinde geçiştirdik. Pazardan aldığımız çilek ve market meydanından aldığımız döner ekmek ile karnımızı doyurmaya çalıştık.
Gece hayatında ise hareketli noktalar var. İso roobertinkatu caddesinde birbirine yakın üç farklı mekân denedik. İkisinin isimleri Black Door, Bar Llamas diye aklımda kalmış. Genel olarak barlarda müzikler kısık ve rahatça sohbet edebileceğiniz tarzda şık dizayn edilmiş mekânlardı.
Son olarak Helsinki’de sadece bir gün geçirmiş olmamdan ötürü tam anlamıyla şehri benimsemediğimi ve bir kez daha gitmenin hem kış ve hem yaz (Ağustos) benim için faydalı olacağını ve bunu da gerçekten istediğimi düşünüyorum. Umarım yolum bir kez daha bu şehre düşer.
 
SENATO MEYDANI VE LUTERAN KİLİSESİ










[1] http://www.luxexpress.eu/en
[2] http://www.lindaline.fi/en/
[3] http://www.helsinkicard.com/whats-included/

12 Eylül 2015 Cumartesi

Marmaris'de Yaz Sonu

YUKARIDAN SELİMİYE
Geçen mayıs ayında Datça dönüşü havaalanına gitmek için Marmaris otogarında kısa bir aktarma yapmıştık. Onu saymazsak dört yıl sonra bir kez daha Marmaris’e gidiyorum. Bu sefer daha detaylı karış karış gezme hedefindeyim.

Ulaşım
Marmaris’e direkt otobüs firmaları 95-120 TL aralığında hizmet veriyor. Uçak yolculuğu ile Dalaman havaalanından bir buçuk saatlik bir yolculuk sonunda ulaşabilirsiniz. Marmaris içinde ulaşım olanakları da minibüs ile sağlayabilirsiniz. Ancak mevsime göre sefer sıklıkları değişiklik gösteriyor. Elbette yazın daha sık ama örneğin bazı yerlere gitmek için gün içinde sadece 2 sefer olması sıkıntı yaratıyor. Ücretler ise indi bindi 2,5 TL, Marmaris-Turunç 7 TL şeklinde.
Araç kiralama şirketlerinin sayısı hayli fazla olmakla birlikte otomatik vites bulmak bir problem. Üstelik fiyatları da yüksek. Ayrıca araca benzin yükleme işini de Marmaris merkezde yapmakta fayda var. Diğer beldelerde bulunmuyor. Bir tek Söğüt ilçesinde bir işletme var. Bisiklet ve motorda kiralayabilirsiniz.
Marmaris koylarını gezmenin bir başka yolu da deniz yolu, yat, tekne kiralamak.

Neler Yapılabilir?
Marmaris aktivite açısından zengin seçenekler sunuyor. Birçok beldesinde su sporları yapabilirsiniz. Günlük turlara katılıp, tekne gezileri, at safari, jeep safari, dalış, yürüyüş gibi çeşitli turlara katılabilirsiniz.
Araç kiralayıp istediğiniz beldeyi karadan, tekne ile denizden gezebilirsiniz.
Bisiklet kiralayarak Marmaris merkezden- İçmeler beldesine kadar olan yaklaşık 10 km uzunluğundaki manzaralı ve temiz yolda bisiklet sürmek ve yürüyüş yapmak çok ideal.
Güzel balık ürünlerine dayalı şık restoranlarda yemekler yiyebilir, ünlü barlar sokağında ferah ve şık barlarında gece eğlencesine katılabilirsiniz.

Gezilecek Yerler
Marmaris’de gezilecek yerlerin bir kısmına neler yapılabilir başlığında değindim. Şimdi daha detaylıca nerelere gidebiliriz bunu aktaracağım.
Marmaris merkezden biraz uzaklaşınca 1 km yakındaki İçmeler Plajında gün boyu zaman geçirebilirsiniz.
Biraz daha ilerisindeki Turunç beldesine devam edilmeli. İçmelere göre daha küçük ve az turistik bir yerde denizin tadına varabilirsiniz. Eğer aynı güzergâhtan devam ederseniz Profesörler sitesinden aşağı inen yolu takip ederek Amos Koyuna ulaşabilirsiniz. Küçücük bir koy ama denizin rengi gerçekten başka.
Yolu biraz daha uzatırsak Kumlubük’e ulaşırsınız. Uzun taşlık plajında deniz muhteşem görünüyordu. İçmelerden sonra yolların virajlı ve bazı yerlerde bozuk olduğunu hatırlatırım.
Başka bir gün Bördübet Koyuna gidebilirsiniz. Bördübet koyu, Marmaris’in Gökova tarafına bakan kısmında yer alıyor. Araçla gitmek için Datça yoluna çıkıp Bördübet-Club Amazon tabelasından sağa girip bir saat kadar yol gidiyorsunuz. Önce Golden Key, sonra da Club Amazon adındaki mekânlara ulaşım var. Ulaşım derken yollar bozuk özellikle Golden Keyden sonra bir süre toprak yolda devam ediyorsunuz. Denize girmek için Club Amazon ile aynı plajı kullandık. Yalnız onların şemsiye, şezlong gibi araçlarından faydalanmadan. Koy gerçekten çok güzel. Alabildiğine yeşil ve mavi.
Bördübet Koyundan çıkıp Çubucak Mesire yerine gidip oradan da denize girebilir, mangal ve kamp yapabilirsiniz. Kendi çadırınızla giderseniz konaklama fiyatı 32.50TL.
Bir başka gün ise rotanızı Bozburun İstikametine çevirebilirsiniz. Marmarisden Datça yönüne doğru yolu takip edip Hisarönünden sonra tabelada Selimiye, Bozburun tarafına sapıyorsunuz.
Biraz gittikten sonra Orhaniye yat limanı ve Kızkumu plajına geldiniz. Burada mola verip denize girip, deniz ortasında yürüyüş yapan insanlara katılabilirsiniz. Jeep Safari turları ile de buraya gelebilirsiniz.
Orhaniye’yi geçtikten sonra Turgut Şelalesine çıkmanızı tavsiye ederim. Beni biraz hayal kırklığına uğrattı. Daha geniş bir yüzme alanı bekliyordum. Ancak doğası, ağaçları ile temiz hava yetiyor. Şelaleye giden yol toprak.
Rotamız Selimiye. Yol boyunca deniz kenarından süzülerek giderken uygun bir koy bulup denize girebilirsiniz. Biz Selimiye’nin tam karşısındaki bir koyda dayanamayıp denize bıraktık kendimizi. 10 dakikalık yolculuktan sonra Selimiye’ye varılıyor.
Selimiye minicik bir köy ve koydan oluşuyor. Genelde teknelerin demirlediği bir koyda denize girmek için pek ideal bir plaj yok. Hatta deniz kenarında kesintisiz bir yürüme alanı da bulunmuyor. Buna rağmen dümdüz denizi, tertemiz havası ve manzarası, ortamı ile size kendinize çekiyor. Biz kano kiralayarak biraz açıldık ve şahane sessizliğin tadına vardık.
Burada konaklama çok pahalı. Özellikle butik oteller oda fiyatlarını çok yüksek tutuyorlar. Bunun sebeplerini bir iki işletmeci ile konuştuğumuzda alt yapının çok gelişmediğinin, giderlerin yüksek olmasına bağladıklarını söylediler. Yine küçücük beldede üç tane zincir market hatta bir tanesi de lüks ithal ürünlerin satıldığı marketi bile bulabilirsiniz.
Yine de Selimiye ulaşımın zor olmasından ötürü çok uzun zamanlar boyunca popüler olabileceğini düşünmüyorum. Mutlaka görülmesi gereken bir belde.
Selimiye’den sonra Bülent Ortaçgilin’de yaşadığı Bozburun’a varılıyor. İki beldenin arası 10-15 dakika kadar sürmekte. Kendine has köy halini koruyabilmiş şirin bir belde. Marmaris’in aksine daha az yeşil muhtemelen adı da buradan geliyor. Daha az turistik özellikle deniz kenarında olan bir köy, herkes kendi havasında. Civarında muhtemelen göremediğimiz koylar bulunuyor.

TURUNÇ 
Nerelerde Yedim
Marmaris Marina Chef Marin, buraya memnun kaldığımız için iki sefer gittik. Kalamar, ahtapot ızgara, bira tabağı, ahtapot carpaccio, parmesanlı roka salatası ve şahane cheesecake. Bunun yanı sıra sunum-servis ve manzara da güzel. Yemekler biraz tuzlu, fiyatlar az tuzlu.[1]
Coco Beach Restoran, İçmelerde kumsalından faydalanıp yemeklerini tattığımız mekân. Fiyatlar çok yüksek, İtalyan hamburgeri parmesanlı ve normal hamburger yedik. Doyurucu bulduk. Aynı zamanda frozen ve taze sıkılmış meyve suları da lezzetli. Akşamları da bambaşka bir havaya bürünüyor.
Badem Mantı, Selimiye’de mantı yiyebileceğiniz bir işletme. Farklı türlerde mantılar mevcut. Ben çok beğenmedim. Ama genel olarak da mantıyı pek beğenmem. Fiyatlar 20 TL civarlarında.
Losta Pastanesi, Selimiye’de keçi peynirli baklavasını yedik. Tarçınla servis ediliyor. Değişik bir tadı vardı. Çok da hayal ettiğim gibi değildi. Pastanede farklı ürünlerde bulabilirsiniz.
Paprika, Selimiye’de bir başka kafe-restoran. Şahane çeşit çeşit tatlılar bulunuyor. Bir tatlı sever olarak hangisini seçeceğime karar vermem tatlıları mideme indirmem süremi kat katlıyor. Tatlı tariflerini bir yerden bulmam gerekiyor. İçecekleri de güzel. Zencefilli elma suyunu beğendik. Fiyatlar biraz pahalı.
Seyyar Midyeci, Selimiye’de deniz kenarında ayaküstü götürdük. Lezzetliydiler.
Burak Büfe, Turunç’da öğle yemeğini yediğimiz ve kumsalından faydalandığımız başka bir mekân. Hamburgerleri normal.

Gece Hayatı
Popüler ve hareketli özellikle Barlar Sokağı ve sahil kenarı farklı konseptlerde özellikle turistlerin ilgisini çeken eğlenceler sunuyorlar. Selimiye’de gece hayatı sohbet ve sakinlikten öteye geçmez. İçmeler’de de merkeze benzer eğlence mekânları bulunuyor.
Marmaris Marina’da merkeze göre daha sakin bir gece hayatı sunuyor. Marinadan yürümeye başlayıp İçmelere kadar güzel bir gece yürüyüşü de yapabilirsiniz. İçmeler çıkışı merkeze doğru kaliteli mekânlar ve işletmeler gözünüze çarpacaktır.
Son olarak Marmaris her türden tatil imkânı sunan, mis gibi doğası ve deniziyle güzel bir ilçemiz. Bazı beldeleri fazlasıyla turistik olması ve yerli turiste sırt çeviren esnafa sahip olmasıyla can sıkıcı olsa da sakin yerleri ve aradığınızı bulabileceğiniz güzel kesimleri de var. Dört yıl öncesine nazaran Marmaris’i daha çok sevdiğimi belirtirim.










[1] http://chefmarine.com/

8 Eylül 2015 Salı

Prag ve Karlovy Vary'i de Baharı Selamlama

Prag, Orta Avrupa’da mimarisi, zarafeti ve kültürüyle ile aheste aheste gezilmesi gereken şehirlerden birisi. Arnavut kaldırımlı sokakları, gotik mimarili kiliseleri, köprüleri, meydanları, Vltava nehri, yemekleri ve biraları, sanatı ve sanatçılarıyla her daim ilgi çekici olmuş ve gezginleri de mutlu etmiştir. İki günümü Prag’ın güzelliklerini yaşamaya bir günümü de bir başka güzel şehir olan Karlovy Vary’e ayırdım. Herkese tavsiye edebileceğim bir şehir. Özellikle bir kez bahar ayında bir kez de kışın karlar altında bu şehri gezme fırsatınız olursa unutulmaz anılar kazanırsınız.
Ulaşım
Prag, Avrupa’nın orta yerinde gibi düşünebilirsiniz. Bu yüzden Avrupa’nın birçok şehrinden kara yolu ile ulaşım kolaylıkla olduğu gibi Türkiye’den direkt olarak da uçabilirsiniz.
Student Agency firması yerel otobüs firması ancak araçlar çok konforlu üstelik yol boyunca wi-fi ile internet bağlantısı da var.[1]
Karlovy Vary’e 12 Euro tutarında ulaşabilirsiniz. Firmanın araçlarının seyahat başlangıç noktasının da şehir merkezine yürüme mesafesi olması büyük avantaj sağlıyor.
Şehir içinde ise metro ve tramvay ile bir yerden bir yere gitmek sıkıntı olmuyor. Turistik yerlerde tepelere çıkmak için de teleferik kullanabilirsiniz. Örneğin Petrin tepesine çıkmak için teleferik çok işe yarıyor. Nehir kenarından giden tramvay ile güzel bir gezi yapabilirsiniz.
Gezilecek Yerler
Prag’da gezilecek yerleri ben de nehrin bu tarafı ve karşı tarafı şeklinde ikiye ayırdım. Bir günümü eski şehir meydanı ve taraflarını ve bir günümü de Karl köprüsünün karşısına şeklinde planlayarak gezdim. İlk günümde de ücretsiz Free Walking Tour dedikleri tura katılarak rehber eşliğinde 2-3 saat süren bir gezide yaptık. Bunu da tavsiye ederim.
Gezilmesi gereken yerleri sıralarsak;
Old Town-(Stare Mesto) Eski Prag
Old Town Square (Staromestske namesti) Eski şehir meydanı en kalabalık ve en hareketli meydanı. Müzisyenler, restoranlar, faytonlar her şey burada.
St. Vitus Cathedral-Prag kalesi içindeki katedral gerçekten büyüleyici.
Charles Bridge (Karluv Most) Prag’ın damarlarından birisi. Gece gündüz hep kalabalık. Köprünün ortasına oturup kiliseleri çizebilir, heykelleri inceleyebilirsiniz.
Prague Castle (Prazsky hrad, Hradcany) Prag kalesi ve çevresini köprünün karşı tarafında kalıyor. Yarım günde rahat rahat gezebilirsiniz.
Old Town Hall and Astronomical Clock (Staromestska Radnice)-Meydan ve saat kulesi ilgi çekici.
Municipal House Hall (Obecni Dum) Cumhuriyet meydanında gözünüze çarpan art-nouveau mimarisi özellikleri taşıyan güzel binalardan.
Tiyatro ve Opera Binaları Kültür sanat etkinlikleri için tasarlanmış şık binalar.
Kostel Panny Marie Pred Tynem Gece ışıklandırması şahane olan gotik mimarideki kilise eski şehir meydanında gözlerinizi büyüler.
Petrin Tepesi- Teleferik ile çıkıp Eyfel kulesine benzeyen kuleye tırmanarak Prag manzarasını yukarından izleyebilirsiniz.
Rudolfinum Yahudi mahallesinde gezerken gözünüze çarpacaktır. Ayrıca mahalleyi gezerken Bazilika, mezarlık ve Sinagogları da görebilirsiniz.
Lennon Wall- John Lennon seven birisiyseniz bu duvar ilginizi çekecektir.
Wenceslas Square (Vaclavske Namesti) Bir başka meydanda burası. Ben gittiğimde dev ekran kurulmuş buz hokeyi şampiyonası takip ediliyordu. Sosisçilerden lezzetli sosisler alınabilir.
Karlovy Vary
           
Kaplıcaları, temiz havası, rengârenk evleri ve doğasıyla muhteşem bir şehir. Genelde orta yaşlı insanların tercih ettiği bu huzur şehrinden birçok ünlü insan da gelip geçmiş. Mustafa Kemal Atatürk de bunlardan birisi. Kaldığı binayı görebilirsiniz. James Bond serisinin Casino Royale filminin geçtiği otelde hemen merkezde.
Sıcak suları yudumlayıp şifa bulabilirsiniz. Hediyelik eşya olarak porselen matara alabilirsiniz, ayrıca sıcak suları içmenize de yardımcı oluyor. Ünlü Bechoravka içkisinin de ana vatanı burası. Bir tane alıp çantanıza atabilirsiniz.
Para-Ekonomi
Prag’da çek korunası geçmekte. Yaklaşık olarak 1 Euro 27 koruna yapıyor. Paranızı bozdururken mutlaka döviz bürolarını kullanmak gerekiyor. Asla sokakta çevrim yapan insanlara parayı bozdurmamalıyız hatta en iyisi birkaç döviz bürosuna fiyat sorarak parayı dönüştürmeliyiz. Tüm bu işlemleri gündüz saatleri yapmakta yarar var, akşam bürolar düşük değerden çevrim yapıyorlar. Ben bir akşam bir saat boyunca uygun fiyat veren büroyu aramakla zamanımı harcadım. Bir tanesiyle resmen pazarlık yaptık. Tam üç kere fiyat yükseltmesine rağmen anlaşamadık. Üstelik açıkça da soruyorlar ne kadar istiyorsun diye. Yine alışverişlerinizi ve yemek harcamalarınızı da kesinlikle Çek Korunasıyla yapmak gerekiyor. Fiyatlar genel olarak uygun diyebilirim.
Nerelerde Yedim
Yemek kültürleri hayli zengin. Ördek, tavşan gibi av hayvanları etleri yiyebilirsiniz. Dumplings adını verdikleri patates toplarına benzeyen yiyecekleri de var. Sokaklarda lezzetli sosisler yiyebilirsiniz. Meydanlardaki yüksek fiyat veren ancak düşük lezzetli restoranlardan kaçınmamız gerektiğini ücretsiz yürüyüş turundaki rehberde dile getirdi.
Sokaklarda ağır domuz yağı kokusu burnunuza çarpabilir. Hatta bazı restoranlarının önünde domuz çevirme kafesleri görebilirsiniz.
Bunun yanı sıra Prag tam bir bira şehri. Neredeyse her restoranın, barın kendine özel yapım biraları bulunuyor. Mutlaka denenmeli.
U Tri Ruzi
Bir akşam yemeğimi buraya ayırarak kendimi şımarttım. Lezzetli biraları ve doyurucu porsiyonlarda yemekleri var.[2]
Lehka Hlava
Vejetaryen ağırlıklı mutfakları var. İçerisi farklı bir konsepte dizayn edilmiş ve loş bir ortam sunuyor. Porsiyonları küçük buldum. Ay çekirdekli günün çorbası, makarna ve limonata ile bir öğlen öğünümü geçirdim.[3]
Bageterie Boulevard
Uygun fiyatlara güzel sandviç menüler yiyebilirsiniz.
Kavarna Slavia Cafe
Nazım Hikmet’in de Prag’da yaşadığı dönemlerde ziyaret ettiği kafeye de gitmeden olmazdı herhalde. Medovnik dedikleri ballı kek gibi olan tatlıyı yedim. Mekân güzel bir yere konumlanmış ve nezih.[4]



Gece Hayatı
  Prag çok zengin bir gece hayatı sunuyor. Avrupa’nın birçok yerinden gelmiş genç insanlar bu mekânlarda sabahlara kadar eğleniyorlar. Ben gece hayatına bar dışında katılmadım. Nehir kenarındaki Karlovy Lazne adında büyük bir gece kulübü var. Daha birçok sayıda keşfedilmeyi bekleyen gece kulübü ve eğlence noktası var.
   Yine Dlouha caddesinde dizilmiş barlarda lezzetli biralar içebilirsiniz.




           



[1] http://www.studentagency.eu/
[2] http://www.u3r.cz/en/
[3] http://www.lehkahlava.cz/en_home.htm
[4] http://www.cafeslavia.cz/index.php?id_page=kontakt&id_rest=slavia&id_lang=en