28 Kasım 2013 Perşembe

JAGTEN ( THE HUNT )



Jagten ( The Hunt ) , Thomas Vinterberg’in yönetmenlik yaptığı bir İskandinav filmi.  Filmin başrolünde Mads Mikkelsen ( Lucas ), karısından yeni boşanmış, erkek çocuğunu görmekte zorlanan ve geniş bir erkek arkadaş çevresi tarafından sevilen, saygın bir geyik avcısıdır.

Filmin başlangıç noktası da Lucas’ın geçici olarak bir kreşte işe başlamasıdır. Filmin diğer kahramanı da küçük kız rolündeki Klara’dır.  Ayrıca Klara , Lucasın en yakın arkadaşının da kızıdır. Filmin konusuna da Lucas’ın Klara’ya ve kreşteki diğer çocuklara cinsel istismar yapıp yapması ve bunun psikolojik ve sosyolojik yansımalarıdır.

Yönetmen bize filmi Lucas’ın bakış açısından gösteriyor ve tüm olayları Lucasın gözüyle izliyoruz. Mademki empati yeteneğimiz gelişiyor ben bir de küçük kız ve toplum tarafından bakmaya çalışacağım bu hikâyeye.

Lucas, iftiraya uğradığı andan itibaren tamamen bir “onur savaşı” veriyor. Kendisinin masumluğunu ispatlamak için mücadele veriyor ve bu mücadele esnasında gayet sakin ve soğukkanlı davranıyor. Tek bir sahne dışında, süpermarket sahnesinde uğradığı fiziksel şiddete rağmen sakinliğini korumaya çalışıyor ama en sonunda kendisine ilk yumruğu atan kişiye kafa atarak cezalandırıyor. Bu süreçte oğlunu görmesi zorlaşıyor, sevgilisinden ayrılıyor, toplumda persona non grata ilan ediliyor, evine fiziksel müdahale ediliyor ve köpeği öldürülüyor ama tüm bunlara rağmen şehri terk etmeyi düşünmüyor aksine masum olduğunu gösterme mücadelesine devam ediyor.

Küçük kız Klara açısından ise ailesi tarafından yeteri kadar ilgi sevgi göremeyen, kavga etmekten zaman bulamayacak duruma kadar düşüp kızlarına kreşe götüremeyen anne babaya sahip, abisi tarafından pornografik görüntülere maruz bırakılan bir kızın tüm bu olayların başlatmasına bu durumların yol açtığı tartışılabilir.

Klara bir sahnede Lucas'a bir kalp hediye etmek istiyor ve onu dudağından öpüyor belki de Klara, Lucas’a karşı beslediği hislerinden ötürü Lucas tarafından uyarı aldığında bir cezalandırma metodu seçiyor. Suçlamayı yaparken dahi abisinin kendisine pornografik resimler gösterdiği zaman söylediklerini dile getiriyor.

Toplum tarafından olaya yaklaşırsak konu o kadar hassas ki insanların böyle bir duruma tepki göstermesi olağan karşılanabilir fakat ilk olarak Klara’yı ilk kez sorguya çeken pedagogun cinsel detaylarda ileri gitmesi ne kadar doğru tartışılır. Klara’nın hayal gücünü beslediğini ve olayları ileri aşamaya taşıdığını söyleyebiliriz. Yine hiçbir şekilde karşısındaki insanı dinlemeden bu olayı tartışmadan nasıl bir linç kültürü geliştirdiklerini şiddetli bir toplumsal histeriye yakalandıklarını görebiliyoruz. En gelişmiş, modern toplumlarda bile linç kültürünün, mahalle baskısının, çamur at izi kalsın zihniyetinin görülebileceğini yönetmen bize gösteriyor. Klara’nın babası ki Lucasın en yakın dostu Küçük kızlar yalan söylemez özellikle benim kızın derken dostunun yalan söyleyebileceğini düşünebiliyor.

Bir iftarının kısa bir süre içinde toplumda ne kadar kolay yayılabildiğini ve bununla mücadele etmenin ne kadar zor olduğunu görüyoruz.

Peki, filmde gerçekten çocuklara karşı cinsel istismar var mı? Bu konu film de kesin bir yargıya bağlanmasa da kişisel fikrimce bir istismarın olabileceği yönünde. Özellikle Klara’nın abisi tarafından ensest istismara uğradığını düşündüğüm sahneler oldu. Dahası tüm çocuklardaki cinsel istismar belirtilerinin görülmesi, her çocuğun aynı hikâyeyi anlatması aynı yeri örnek vermesi bu fikri güçlendirdi. Ama net olarak kimin bu istismarı gerçekleştirdiğini öğrenemiyoruz.

Masumiyetin ve hayal gücünün küçük bir kız çocuğunda toplum histerisiyle birleşip nasıl bir yetişkinin tüm hayatını mahvedebileceğini toplum içinde nasıl saygınlığını yok edebileceğini gerilerek ve soluksuz izliyoruz. Lucas, başarılı bir geyik avcısıyken bu sefer kendisi toplumda bir av oluyor ve avcılarından kurtulmak için savaşıyor.

Jagten ( The Hunt ) 2012 yılından yapılmış en iyi en ilgi çekici filmlerden birisi olup yükselen İskandinav sinemasının da parlayan yıldızıdır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder